müge anlı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
müge anlı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ekim 2017 Çarşamba

Müge Anlı kayıp ararken skandalı ortaya çıkardı

17 gündür kayıp olan iki kuzeni arayan Müge Anlı, gençlerden birinin evli bir kadınla sevgili olduğunu canlı yayında ortaya çıkardı.

ATV ekranlarında Tatlı Sert programını sunan Müge Anlı skandalı canlı yayında ortaya çıkardı.17 gündür kayıp Gürkan evli kadınla sevgiliymiş.
SEVGİLİSİ CANLI YAYINI ARADI
Kayıp olan Gürkan'ın 20 yaşında evli bir genç kadınla ilişki yaşadığı ortaya çıktı. Canlı yayına bağlanan ve ismini vermeyen kadın, Gürkan kaybolmadan bir gün önce ondan ayrıldığını söyledi.
TELEFON MESAJLAŞMALARI ORTAYA ÇIKTI
Küçük bir yer olan kasabada yaşayan Gürkan ile ismini vermek izlemeyen kadın, o gün bir pastaneye gittiler. Pastanede amcasının kendisini gördüğünü söyleyen kadın, o günden sonra Gürkan'ın ondan ayrıldığını dile getirdi. İsmini vermek istemeyen kadın ısrarla gece mesaj atmadığını dile getirdi. Fakat Gürkan'ın telefonunda kadından gece gelen mesajlar bulundu. Müge Anlı "Telefonunu birine verdin mi? diye sorunca genç kadın "Hayır" cevabı verdi.

10 Ekim 2017 Salı

Müge Anlı’dan şoke eden sözler: Hiç değilse ölüsüne ulaştık

Hac sırasında kaybolan babalarını bulmak için Müge Anlı'ya başvuran acılı ailenin hikayesi yürekleri dağlarken, Müge Anlı "Hiç değilse ölüsüne ulaştık" diyerek ilginç bir gafa imza attı.

ATV ekranlarında yayınlanan Tatlı Sert programının sunucusu Müge Anlı, hac sırasında kaybolan Bekir Sevinç ile ilgili son dakika gelişmesini verirken ilginç bir gafa imza attı.
Müge Anlı ile Tatlı Sert programına başvuran Bekir Sevinç’in oğlu, “Babam Bekir Sevinç, Nevşehir kafilesi olarak Kayseri Hava Limanından Hacca giden kafiledeydi. Babam gitti ama bize sadece valizi döndü” ifadelerine yer verdi.
“ÖLMÜŞ OLACAK AMA EN AZINDAN CENAZESİNİ ALACAKSINIZ”
Canlı yayında 85 yaşındaki Bekir Sevinç’in 20 kişilik morgda olduğunu söyleyen Müge Anlı skandala imza attı. Başarılı sunucu, bu bilgiyi aile ile paylaşırken, “Ölmüş olacak ama en azından cenazesine ulaşacaksınız” sözü damga vurdu. Bu da güzel bir gelişme diyen Müge Anlı, “Gidilecek, bakılacak inşallah onlardan birisi. Şimdi cenazesi bulunacak” dedi.

13 Eylül 2017 Çarşamba

Seda Sayan, Müge Anlı'ya gönderme yaptı

Evlilik programının formatını değiştiren Seda Sayan, eski sevgilisi Nihat Doğan'ın Beyaz TV'de yer alan 'Söylemezsem Olmaz' programına telefonla bağlandı.

Eski sevgilisinin programına bağlanan Seda Sayan, dolaylı yoldan Müge Anlı'ya da gönderme yaptı. Ünlü şarkıcı 'O magazin sunarken ben kayıp buluyordum' dedi. Seda Sayan ile Nihat Doğan'ın samimi tavırları dikkatlerden kaçmadı.
Ahu Tuğba ile ilgili bir konuda Beyaz TV'deki "Söylemezsem Olmaz" programına bağlanan Seda Sayan, önce dün ilk programında işlediği Ahu Tuğba ve kayıp kızı ile ilgili konuştu.
KAVGALILARDI
En çok dikkati çeken durumsa, Sayan'ın kavgalı olarak ayrıldığı Nihat Doğan'la samimi bir görüşme içinde olmalarıydı. Hem Seda Sayan, hem de Nihat Doğan, birbirlerine karşı o kadar kibar ve naziktiler ki bu konuşmadan sonra "Seda Sayan-Nihat Doğan aşkı yeniden mi?" yorumu yapıldı.

14 Nisan 2017 Cuma

Müge Anlı'da herkes şok oldu! Polis arabası içeri girdi

Müge Anlı bugünkü yayınını çok farklı bir şekilde açtı. İzleyenler "stüdyoda neler oluyor?" dedi.

Yaptığı programla sayısız başarıya imza Müge Anlı, arttırılmış gerçeklik teknolojisini izleyenlerine tanıttı.
Stüdyoya polis arabası geldi, uçak indi. Bununla da kalmayan Anlı dev bir Afrika Fili'yle canlı yayın yaptı.
Müge Anlı, tanıttığı bu arttırılmış gerçeklik teknolojisiyle izleyenlerine ilginç bir deneyim yaşattı.


10 Şubat 2017 Cuma

RTÜK'ten tarihi ceza için flaş karar

RTÜK, ATV’de sunduğu programda insan kaçakçılarının reklamını yapan Müge Anlı’nın programına kestiği ve şu ana kadarki en büyük ceza olarak tarihe geçen 1 milyon 320 bin liralık para cezasını kaldırdı.

RTÜK toplantısında Müge Anlı dosyası yeniden ele alındı. Tekrir-i müzakere yapılarak, MHP’li üyelerin de desteğiyle kesilen ceza geri alındı.
Sözcü'den Ali Ekber Ertürk'ün haberine göre RTÜK, tarihinin en ağır cezasını Anlı'nın programı için, ATV’ye vermiş ve “İnsan kaçakçılarıyla canlı bağlantı” nedeniyle 1 milyon 320 bin lira ceza kesmişti. Bu cezanın ardından RTÜK'te ceza için tekrir-i müzakere yapıldı.Daha önce programın cezalandırılmasını isteyen MHP’li üyeler bu kez karar değiştirdi. Böylece Anlı'ya verilen ceza kalkmış oldu.
Müge Anlı, seri katil zanlısı Atalay Filiz'in arandığı günlerde yayınlanan programında, insan kaçakçılarına telefonla bağlanmış ve Filiz'in kaçırılmasına aracı olmayacaklarını açıklayan kaçakçıları seyirciye alkışlatmıştı. Ayrıca “Yunanistan'a kaça götürüyorsunuz?” sorusunu da yöneltmişti.
Anlı, 3 Haziran'daki programında İzmir'de göçmenleri Avrupa'ya kaçıran insan kaçakçılarıyla canlı bağlantı kurmuş ve kaçakçı ile arasında şu diyalog geçmişti:
Anlı: Siz yasadışı yollardan yurtdışına birilerini götürüyorsunuz anladığım kadarıyla.
– Yardımcı oluyoruz diyelim
Anlı: Tamam öyle diyelim. Bari can yeleklerini takın.
– Müge abla, bir şey söyleyebilir miyim? Şimdi İzmir'de Basmane 1, Çeşme 2, Kuşadası 3. Bu 3 yerde bu işlerin organizasyonu yapılır. Biz, hepimiz birbirimizi tanırız. Bu kişinin (Atalay Filiz) görüntüleri şu anda bütün illegal kesimde dolaşıyor. Yani vatandaştan önce birimiz görse hemen müdahale yapılır.
Anlı: Valla harikasınız ne diyeyim. Yani çok teşekkür ediyorum. Şimdi yaptığınız iş ayrı bir konu, bu ayrı bir konu. Bir şey daha sorabilir miyim? Yunanistan'a geçmek kaç liraydı?

31 Ocak 2017 Salı

Avusturyalı yönetmen 40 yıl sonra babasını Müge Anlı'nın programında buldu

Avusturyalı yönetmen, Türk babasını, Müge Anlı'nın programına çıkarak buldu.

Avusturya’nın Viyana şehrinde yaşayan film yönetmeni Christina Kainer, babasının Türk olduğunu öğrendi. Öğrendiği andan itibaren de onu aramaya başladı. 40 yaşındaki yönetmen, önce ismini Ahmet Çelik olarak değiştirdi, ardından Müslüman oldu. Kendi çabalarıyla babasını bulamayan Ahmet Çelik, Türkiye’ye gelerek Müge Anlı’nın kapısını çaldı.
Dünkü yayına konuk olan Ahmet Çelik, babasını bulmaya ihtiyacı olduğunu söyledi. Müge Anlı ve ekibi de araştırmalarına başladı.
Bugünkü yayında da yönetmen Ahmet Çelik’i büyük bir sürpriz bekliyordu. Müge Anlı, Ahmet Çelik’in babası Kemal Alptekin’i buldu. Baba oğlun birbirlerine ilk seslenişi yürekleri burktu.

30 Ocak 2017 Pazartesi

Kaçakçıları alkışlatan Müge Anlı'ya rekor ceza

Müge Anlı, seri katil Atalay Filiz'in yakalanma aşamasında programına, 'insan kaçakçıları'na bağlanmış ve onları izleyiciye alkışlatmıştı. Müge Anlı'ya RTÜK rekor ceza verdi.

Sözcü'den Ali Ekber Ertürk'ün haberine göre, yayından dolayı kanala kesilen ceza miktarının 1 milyon 320 bin lira olduğu öğrenildi. Bu da son dönemde RTÜK'ün bir programa kestiği en yüksek rakamlı cezaya denk geliyor.
"Yunanistan'a kaça götürüyorsunuz" diye sormuştu
Anlı, ATV'de sunduğu "Müge Anlı ile Tatlı Sert" programında insan kaçakçılarına bağlanarak, Atalay Filiz'in kaçırılmasına vesile olmayacaklarını açıklayan insan kaçakçılarını seyirciye alkışlatmış, hatta insan kaçakçılarına "Yunanistan'a kaça götürüyorsunuz" şeklinde sorular bile yöneltmişti.
CHP'li altıok şikayet etti
CHP İzmir Milletvekili Zeynep Altıok, Müge Anlı'nın programını "İnsan kaçakçılarının propagandasını yapıp suç işledi" gerekçesiyle RTÜK'e şikayet etti. RTÜK, oy çokluğuyla programa ceza kesti. Müge Anlı, Atalay Filiz'i işlediği 3 Haziran'daki programında İzmir'de göçmenleri Avrupa'ya kaçıran insan kaçakçılarıyla canlı bağlantı kurdu.
Anlı ile insan kaçakçısı arasında şu diyalog geçti:
Anlı: Siz yasadışı yollardan yurt dışına birilerini götürüyorsunuz anladığım kadarıyla.
A: Yardımcı oluyoruz diyelim
Anlı: Tamam öyle diyelim. Bari can yeleklerini takın.
A: Müge abla, bir şey söyleyebilir miyim? Şimdi İzmir'de Basmane 1, Çeşme 2, Kuşadası 3. Bu 3 yerde bu işlerin organizasyonu yapılır. Ve biz, hepimiz birbirimizi tanırız. Bu kişinin (Atalay Filiz) görüntüleri şu anda bütün illegal kesimde dolaşıyor. Yani vatandaştan önce birimiz görse hemen müdahale yapılır.
Anlı: Valla harikasınız ne diyeyim. Yani çok teşekkür ediyorum. Şimdi yaptığınız iş ayrı bir konu bu ayrı bir konu.
Anlı: Bir şey daha sorabilir miyim? Yunanistan'a geçmek kaç liraydı?
A: Botla 600-700 dolardı düştü.

12 Ocak 2017 Perşembe

Müge Anlı reytinglerde ezip geçti

Tüm prime time yapımlarını geride bırakarak toplam seyircide ikinci olan Müge Anlı, Türk televizyon tarihine geçen bir başarıya imza attı.

ATV'de sabah kuşağında ekranlara gelen 'Müge Anlı ile Tatlı Sert' programı, önceki gün neredeyse tüm prime time yapımlarını geride bırakmayı başardı.
Posta Gazetesi'nden Mesut Yar'ın, "Bu da ekrandaki devrim!" başlıklı yazısını kalema alarak bu durumu köşesine taşıdı.
İşte Yar'ın o yazısı:
"Prime time en basit manasıyla televizyon izleyicisinin en yüksek katılımla ekran karşısında olduğu saat dilimidir.
TOPLAM İZLEYİCİDE İKİNCİ OLDU
Ve terminolojide bu dilim saat 20.00 ile 23.00 arası olarak tanımlanır.
"Prime time en basit manasıyla televizyon izleyicisinin en yüksek katılımla ekran karşısında olduğu saat dilimidir.
TOPLAM İZLEYİCİDE İKİNCİ OLDU
Ve terminolojide bu dilim saat 20.00 ile 23.00 arası olarak tanımlanır. Daha doğrusu tanımlanırdı. Çünkü önceki gün Sabah kuşağında yayınlanan Müge Anlı ile Tatlı Sert (Atv) neredeyse tüm prime time yapımlarını geride bırakarak toplam izleyicide ikinci oldu.
TÜRK TELEVİZYON TARİHİNDE DEVRİM
Böylece Türk TV tarihinde kendi çapında ilginç bir devrim yaşandı. Müge Anlı'ya sabahın 10.00'unda dizilerin bile dudağını ısırtacak bu reytingi aldıran nedenleri anlatmaya gerek yok. Kimi 'kar-kış filan' diyebilir, kimiyse 'ekranlar boştu' deyip küçümseyebilir...
Ben ise neticeye bakarım. İzleyiciye dokunan bir iş için 24 saatin herhangi bir yerinde olmak yeterlidir. Kanıtı buz gibi ortada işte!"

1 Ocak 2017 Pazar

Ekranda yılın skandalı

Zuhal Topal'ın sunumuyla izleyici karşısına çıkan izdivaç programında görünen nikah memurunun aslında kanalda şoför olarak çalışan bir kişi olduğunun ortaya çıkması uzun süre tartışma konusu oldu.

Sabah Gazetesi'nden Yüksel Aytuğ'un, "Ekranda bir yıl böyle geçti" başlıklı yazısı şöyle:
"YILIN HAYALKIRIKLIĞI: Tanıtımları aylar öncesinden başlayan 'Gecenin Kraliçesi', kısa sürede yayından kalktı. star'dan FOX'a transfer olan 'Muhteşem Yüzyıl Kösem' yine dikiş tutturamadı. Kendine kanal bulamayan 'Kurtlar Vadisi' ise yok olup gitti.
YILIN SAHTEKARLIĞI: Zuhal Topal'ın sunduğu izdivaç programında nikah memuru olarak görünen kişinin aslında kanalda şoför olarak çalışan Halis Bozkurt olduğu, 'Nikaha gelmeyen gelin adayı Nargile Hanım'ı boşu boşuna bekleyen Adnan Bey'in oturduğu nikah masasının' ise bir mizansenden ibaret olduğu ortaya çıktı.

YILIN REZALETİ: Altın Kelebek ödüllerinde TRT'nin efsane dizisinin yapımcısının konuşturulmaması büyük skandaldı. Okan Bayülgen'in özür için yaptığı konuşma ise 'tüy dikecek' cinstendi.
YILIN KEHANETİ: Astrolog Nuray Sayarı, 15 Temmuz darbe girişimini tam üç ay önce 16 Mayıs 2016'da Beyaz TV'de katıldığı programda 'tüm ayrıntılarıyla' önceden haber vermesiyle büyük şaşkınlığa neden oldu.
YILIN HAFİYESİ: Müge Anlı, Manisa'da öldürülen 3.5 yaşındaki Irmak'ın katili Hikmet A.'yı müthiş bir çalışma ile yakalatarak bir kez daha 'Yılın hafiyesi' oldu."

26 Ekim 2016 Çarşamba

Irmak'ın ölümünden sonra sosyal medyada en çok paylaşılan yazı

Tatlı Sert programını sunan Müge Anlı, kayıpları bulmak konusunda gündeme damgasını vuruyor. Anlı, en son 4 yaşındaki Irmak Kupal cinayetinin ortaya çıkmasını sağladı. Ekşi Sözlük yazarlarından 'isolda' de Tatlı Sert programı ve toplumun yapısıyla ilgili bir entrty yazdı. Yazı sosyal medyada paylaşıldı, çok sayıda beğeni aldı. 




İşte o yazı...

'Yazması zor bir yazı olacak'
''Baştan belirtme gereği duyuyorum, uzun ve benim için yazması hayli zor bir yazı olacak. 'Müge Anlı'yla her fikrim uyuşmuyor; her yaptığını, her sözünü onaylamıyorum. Mesela "Eşimi sevmiyorum" diyen kadına, toplumumuzun en yaygın problemlerinden olan evlilik içi tecavüzü göz ardı ederek "Sevmeden 4 çocuk yapmışsın, bir de sevsen ohoo..." gibi bir laf etmesini, arada yaptığı bu tarz gafları onaylamıyorum; lakin, özellikle sosyologların ve sosyolojiyle ilgili direkt ya da disiplinler arası çalışan herkesin bu programı izlemesini tavsiye ediyorum.''

Halk stüdyoda oturuyor

''Halk tam olarak Müge Anlı'nın stüdyosunda, Rahmi Bey'in yanında oturuyor. Evde olduğum sabahlar tahammül edebildiğim son sınıra kadar Müge Anlı'yı izlemeye çalışıyorum, bugüne dek neler görmedim ki: Kimin kimin karısıyla/kocasıyla münasebeti olduğunu stüdyodaki üç yüksek eğitimli kişinin çözemediği köyler, eniştesiyle kaçan kızlar, geliniyle ilişki yaşayan kayınpederler, kayınbiraderiyle yaşadığı ilişkiyi öğrendi diye kayınpederini öldürüp baraja atan tülbentli basma etekli kadınlar, para karşılığı birlikte olduğu kadının oğlunu buna şahit oldu diye öldürüp tarlaya atan adam ve oğlunun cesedinin yerini bildiği halde stüdyoya gelip ağlayan, gözüne kalem çeken anne, anneannesine tecavüz edip cesedini ormana atan torun ve bu torunu hapse attırdılar diye kardeşlerine beddualar eden annesi, abisinin üst komşusunu ve 2 küçük çocuğunu uyuşturucu parası için öldüren tipler, en yakın arkadaşını içki masasında öldürüp hiçbir şey olmamış gibi cenazesine giden adamlar, karısını öldürüp apartman boşluğuna atan imam, çocuğunu çocuğu olmayan kardeşine satıp sonra 20 bin tl borç vermedi diye geri isteyenler, "Portakaldan muska çıkarıyorum" diyene akraba evliliğinden dolayı sakat doğan çocuğunun ameliyat parasını sorgusuz sualsiz verenler, yıllar önce kaybolan çocuğu Müge Anlı'ya ailesini aramaya çıkınca gelip çocuğun ağzını burnunu hayvan pazarından davar alır gibi kontrol eden baba, Aydın'da yaşayıp oğullarına Ağrı'dan başlık parasıyla kız alma vaadiyle 50 bin lira dolandırılan aileler, işçi olarak gittiği ülkede hamile bıraktığı yabancı kadınları bir daha asla arayıp sormayan herifler, onların Türkiye'deki akrabalarını bulmaya gelen yarı Alman/Hollandalı/Fransız çocuklarının Kayseri'den gelen ve kemerine telefon kılıfı takılı abileriyle, hepsi türbanlı ablalarıyla kavuşma anları, daha neler neler...''

''Şuraya yazdıklarım bu programda işlenenlerin 100'de 5'i değildir inanın.''

Irmak'ın ölümünden sonra sosyal medyada en çok paylaşılan yazı ''Bir Çam ailesi var mesela, onları dünyanın en iyi 3 üniversitesinden seçilen bir ekip incelemeli. Amerika'da olsa filmleri, belgeselleri, American Horror Story Çam Family diye dizi sezonları çekilir haklarında. Eşi benzeri çok az olan, travmatik, mide bulandırıcı, hastalıklı bir sapık aile vakası.

Büyük şehrin gece hayatının en hareketli olduğu alanında bu vakayı büyük ekranlardan izletsen o sırada bu programa konu olan tiplerin içiyorlar, flört ediyorlar, eğleniyorlar diye "ahlagsızlarr allahsızlarr" diyeceği insanlar şok geçirerek evlerine dönerler.'' ''İçtenlikle söylüyorum ki çoğunuzun İstanbul'dan kaçıp gitmek istediği küçük yerlerin %95'inden nefret ederim. Öğrenciyken teknik geziye diye bulunmaktan bile hiç hoşlanmazdım. Çünkü -bu dediğimin üzerine düşünün- en kalabalık metropolün en kalabalık noktasında, küçük yerde olduğunuzdan daha fazla güvendesiniz farkında olmasanız da.

Georg Simmel'a göre toplum, etkileşimle birbirine bağlı bireylerdir; birey sayısı bu etkileşimin negatifliğini, pozitifliğini ve katmanlarını belirler. Bugün Himmet Aktürk vakasını düşünürken Simmel'ı aklıma getirdim sık sık, mahallelinin "Aramızda para toplayıp Müge Anlı'ya dava açacağız" demeye varan öfkeli tepkisini, insanları hizada tutan şeyin içten mi geldiğini yoksa blase kavramı mı olduğunu...

Simmel dedikten sonra kendi fikrimi onunkinin ardından söylemem bana da abes gelse de uzunca bir zamandır kentleşmenin beşeri insana çeviren şey olduğunu düşünüyorum, burada da "Her beşer insan değildir" diyen Ali Şeriati'ye yine saygı duyuyorum.''

Yazacaklarım için neden böyle dolambaçlı bir yol izledim?


Herkes düşünsün istiyorum

''Çünkü herkes "inanamıyorum/nasıl olur/nasıl yapar/nasıl söyler" demeden biraz düşünsün istiyorum. İnanın arkadaşlar, mahalle denen küçücük birimden niceliği dünyadan daha büyük kötülükler çıkabileceğine, bir adamın 3,5 yaşındaki bir çocuğa cinsel saldırıda bulunup sonra öldürebileceğine, yarım akıllı ve gariban görünenlerin gayet planlı programlı katiller olabileceğine, bir mahalle dolusu insanın bu kişiyi korumak için sıraya dizilebileceğine, Müge Anlı gibi tampon kurumların gerçek kurumlardan daha işlevsel olabileceğine, meşgalesizlik ve cehaletin kimyasal silahtan bile daha çok can alabileceğine inanın. Bu dünyada ayakta kalmak hiç kolay değil, lütfen naifliğinizi tamamen bırakmasanız da bir gömlek gibi katlayıp kenara koyun, her gün değil ara sıra üstünüze geçirin.''

Tekrar küçük yere ve paylaşılmış, hasır altı edilmiş kötülüklere dönüyorum

''Belirttiğim gibi ben ne kasabaları, ne de köyleri belli başlı lokasyonlarda, hatta belli başlı topluluklara ait olmadıkları müddetçe hiç sevmem. Çünkü kasaba dediğimiz yer, şehirle köyün arasında bir yerlerde, ekonomisinin çoğu içsel, işi az, kadın istihdamı yerlerde, özellikle bizimki gibi mazoşist muhafazakar, yani kendi yaratmadığı bir kültürü devşirerek acı veren bir muhafazakarlık içinde kalmış toplumlarda hasetliğin, dedikodunun, fitneciliğin gırla gittiği, çok fazla boş vakitten kalan enerjinin bir Alman kasabası gibi hobilerle sporla atılamadığı için sapıklığa dönüştüğü, cinsel gerilimin akşamları yakılan sobalardan çıkan is kokusu gibi havada öylece durduğu bir gayya kuyusudur.

Onları daha da delirten, muhafazakarlık maskesi altında büyük şehirde işle güçle trafikle uğraşan insanların aklının ucundan geçmeyecek aksiyonları göze alabilirler. Senin "Ah benim saf masum gözlemeci teyzem" diye duygusal belgeselci gibi naif hisler beslediğin teyze, kocası namazdayken dükkanda duran akraba çocuğuyla iş pişirebilir.

Öğlen kahvede oyun oynayan torun torba sahibi amca, gece makatına hıyar soktuğu için çocukları tarafından apar topar ilçeden uzak bir hastaneye götürülebilir.

Hiçbir maddi güvencesi olmayan, tek umudu bir markette asgari ücretle iş bulması için dualar ettiği oğlu olan bir kadın, oğlunun kızını taciz etmesine hatta tecavüze kadar gitmesine kaya gibi bir sükunetle göz yumabilir, çünkü ileride yatalak olunca el evine giden kızı değil oğlunun getirdiği gelin bakacaktır ona.

Adi bir suçlu, pek çok kasabalı tarafından korunabilir, çünkü belki o da başkalarının adi suçlarını
biliyordur, mesela iki ev ötedeki kadının üç ev berideki adamla kırıştırdığını, yan evdeki herifin karısına her akşam döverek tecavüz ettiğini, kahvedeki Ali'nin mahalledeki küçük çocuklara çeşitli el şakaları yaptığını, o derme çatma evlerdeki kendi yağlarında kavrulan insanlar manzarasının aslında bir cılk yara olduğunu.''

Bakışlarında bile bir fütursuzluk vardır bu insanların

''Dejenere şehirlilerin 3 saniyeden fazla göz göze gelmekten tedirginlik duyacakları yabancı kadınlara uzun uzun, hiçbir mimikleri kıpırdamaksızın, ağızları yarı açık bakabilirler, bundan rahatsızlık duymazlar. Büyük şehrin sosyal kurallarının ehlileştiriciliğinden uzak oldukları için çekinceleri pek yoktur. Her an "cıs" olabileceklerini düşünmediklerinden davranışlarının sonucunu pek düşünmezler. Entry'nin Manas Destanı'na evrilmemesi için söylemek istediklerimin kalanını söylemek adına sözü Şükrü Erbaş'a bırakıyorum, lütfen 'Köylüleri neden öldürmeliyiz' isimli şiirini okuyun. Bu kısma sadece şunu eklemek istiyorum, bazen insanlar kendi maruz kaldıkları pislikler ortaya çıkmasın diye pisliği yapanı savunabilirler; çünkü tacize uğramak taciz etmekten, tecavüze uğramak tecavüz etmekten, dayak yemek (yani dayağı hak etmek) dayak atmaktan daha kötü görünür, ahlakı içinden üretmeyip dev bir hap gibi dışarıdan alıp yutmaya çalışırken boğazına takılan toplumlarda. Bir kez tacize uğrayan kişi korunup kollanacağı yerde kamusal bir tecavüz nesnesine dönüşebilir.
Himmet'i ölümüne savunan mahalleliye bir de bu gözle bakmanızı tavsiye ederim.''

''Himmet Aktürk'ün itirafını sabah evden çıkmadan izledim''

'Buraya kadar okuyanların tahmin edeceği üzere bu olay beni sizi ettiği kadar şok etmese de tüm günümün içine sıçtı, 2 ayrı kurumdaki işlerime de dikkatimi veremedim, arkamdan kadın salak galiba demişlerdir. Sabahtan beri bir sütlü kahve bir muzla duruyorum, içim yeme içme almadı, ama Himmet adlı sapık, Irmak'a tecavüz edip öldürdükten, cesedini bir çöp konteynırının içine bıraktıktan sonra bakkala uğrayıp sucuk alıp pişirmiş ve yemiş. Sanıyorum yazdıklarım biraz daha anlamlanmıştır.

Geri dönüp çöpe bıraktığı çuvalı aldıktan sonra 3 km ötedeki bir bağa gömmüş. Son derece soğukkanlı ve planlı. İtirafının son aşamasında bile kendini değil, hala parasını alıp onunla birlikte olmayan kadınları, aslında onunla birlikte olmayan tüm kadınları suçlamasından toplumdaki uç erilliği ve suçunu kabullenmediği için eğer dışarı çıkarsa aynı suçu bir daha işleyeceğini net olarak görebilirsiniz.

Yeri gelmişken, bu "Kadınlar şöyle şöyle, o yüzden blablabla" diye kendi hakaretlerini, kendisinin ya da başka bir erkeğin yaptığı tacizi, kaba davranışlarını aklamaya çalışmak size de hep okuduğunuz bir yerden, mesela bir web sitesinden tanıdık geliyor mu?''

''28 yaşındaki aşırı çaresiz ve babasından dayak yiyen annesi, dedesi yaşındaki babası, babasının stüdyoya gelirken bu kış günü çorap üstü sandalet giymesi, fakirin fakire ettiğini kimsenin edemeyeceğini ispatlarcasına gariban aileye yüklenen mahalleli, yazları Irmak'ın ayağında çıkan ve yürümesine engel olan yaralar, doğru dürüst bir fotoğrafının bile olmaması, olanlardan da bakımsızlığının, garibanlığının bir çift göz olup sanki direkt bize bakması, o sapık tarafından kaçırılırken son sözünün "anne" olması... Çileli kısacık ömrünün aklımızın alamayacağı acılar içinde son bulması, az önce bağda bulunan ayakkabısı... Gitmiyor gözümün önünden.''

Kötülük yok olmuyor

''Suriyeli göçmenler durmadan ürüyor, insanlar bunu eleştirince başka insanlar "ama savaştan sonra var olma psikolojisi", "sana mı soracaklar" gibi argümanlarla eleştirenlere kızıyor, insanlar birbiriyle ağız dalaşına girerken her gün 3 yaşını belki de doldurmayan Suriyeli nice bebek sokağa düşüyor, bir metrobüsten diğerine atlıyor. Bu çocuklarla ilgili birincil endişem ne ileride birer suç makinasına dönecekleri, ne de toplu taşımada verdikleri rahatsızlık. İlk endişem sokaklarda her gün uğradıkları gizli tacizler. Mendil, ıvır zıvır satmaya çalışırken kimler bu çocukların nerelerine elliyor, kuytularda rastlayınca nelere maruz kalıyorlar düşünmek bile istemiyorum ama ben düşünmeyince kötülük yok olmuyor.''

Keşke Irmak izleseydi

''İzleyin arkadaşlar; sosyoloji çalışanlar, küçük yer ve kasabalı algısı ramazan temalı reklamlarda gördüğü bir avluda hazır çorba kaşıklayan 5 aileden ibaret olan beyaz yakalılar, gerçekten tavsiye ediyorum.''

''Müge ablayı da baya takdir ediyorum bu arada, işine emek veriyor, kişisel şovuna çevirmiyor, kendini geliştirmeye çalışıyor. 3 gün önce kaçırılan başka bir kız çocuğu Hatice Kübra, bugün Müge Anlı'nın Himmet'i nasıl öttürdüğünü gösteren yayından sonra jet hızıyla ailesinin kapısına geri bırakılmış, bu gerçekten başarıdır. Akşam haberlerde gördüm, mahalleli davul zurna getirmiş, Hatice Kübra bulunduğu için göbek atıyorlar, yarın bir gün o oynayanlardan birinin benzer bir suça karışma potansiyelini ben biliyorum, bence Müge Anlı da biliyor.

Şimdi Müge Anlı'nın stüdyo koltuğunda oturan halktan, yani gerçeklerden kaçabilmek için 5 bölüm Masha ve Ayı izleyeceğim, keşke benim yerime Irmak izleseydi.''

22 Ekim 2016 Cumartesi

Minik Irmak cinayete kurban gitmiş... Katili Müge Anlı'ya itiraf etti

3,5 yaşındaki Irmak günlerdir aranıyordu, acı itiraf yayın arasında Müge Anlı’ya yapıldı.


Manisa Alaşehir'de yaşayan 3,5 yaşındaki Irmak, 14 Ekim'de kayboldu. Herkesin birbirini tanıdığı ve küçük bir yerleşim yeri olan köyde Irmak'ın uzun süre bulunamaması şüphe uyandırmaya başladı.

ŞÜPHELER HURDACILIK YAPAN HİMMET AKTÜRK'TE YOĞUNLAŞMIŞTI

Küçük Irmak'ın genetik bir rahatsızlığı olduğundan, babası Bilal Kupa kızının kaçırılma ihtimali üzerinde duruyordu. Irmak uzun mesafe yürüyemiyor, belirli bir mesafeden sonra yürüyüşten dolayı bacaklarında yaralar oluşuyordu. Bu yüzden kendi isteğiyle uzak bir yere gidemezdi. Baba Bilal Kupa, 19 Ekim'de canlı yayına geldi. Müge Anlı ve ekibinden küçük kızının bulunması için yardım istedi. Alaşehir'de araştırmalara başlayan Müge Anlı ekibine, mahalle sakinleri yakınlarda bir Hurdacı olduğunu, Irmak'ın bir ihtimal orada olabileceğini söylediler. Bulundukları mahallede hurdacılık işleriyle ilgilenen Himmet Aktürk, yanına gelen Müge Anlı ekibine Irmak'ı en son kendisinin gördüğünü ve evinin önünde oturduğunu söyledi. Son gören kişinin Hurdacı Himmet olması üzerine Alaşehir emniyeti özel bir ekip ve eğitimli köpeklerle arama çalışmalarına başladı. Bu çalışmalar sırasında köpeklerin ilk baktıkları yer Himmet'in evi oldu. Bunun üzerine Himmet Aktürk günlerce programa geldi. Geldiği programlar süresince Irmak'ı sadece gördüğünü fakat olayla ilgisi olmadığını söyledi. Şüpheli ve tutarsız açıklamaları sebebiyle şüpheler onun üzerinde yoğunlaştı. Daha önce kendi öz yeğenine cinsel istismarda bulunduğu için 1,5 yıl hapis yatan Himmet Aktürk'ün küçük çocuklara olan zaafı yaşadığı bölgedeki mahalle sakinleri tarafından biliniyordu.

YAYIN ARASINDA CİNAYETİ İTİRAF ETTİ; 3,5 YAŞINDAKİ IRMAK'IN KATİLİ HİMMET AKTÜRK!

Bugünkü canlı yayında (20 Ekim Perşembe) ise, iddialar yine Hurdacı Himmet Aktürk'ün üzerineydi. Ancak kendisi ısrarla bu suçu kabul etmediğini dile getirdi. Baskılara ve ısrarlı sorulara dayanamayan Himmet Aktürk yayın arasında Müge Anlı'ya Irmak'ı kendisinin öldürdüğünü söyledi ve cinayeti işlediğini kabul etti. (sabah.com.tr)