İda ile en iyi yabancı film Oscar’ını alan Pawel Pawlikovski son çalışması The Cold War’da (Soğuk Savaş) ebeveynleri Zula ile Viktor’un 1949’dan 1964’e dek uzanan sıradışı ilişkilerini betimliyor. Pawlikovski, epik romantik dramıyla 2018 Cannes Film Festival’inde en iyi yönetmen seçildi.
“Annemle babamın tutkulu birlikteliğini anlatmayı uzun yıllardır tasarlıyordum. Birlikte olmak isteyen ama birlikte yaşayamayan iki insan. İhtiraslı, inişli çıkışlı bir ilişkileri vardı. Büyük bir aşk, büyük bir savaş. Ayrılmalar, ihanetler, birleşmeler, ülke değiştirmeler, eş değiştirmeler, yeniden kavuşmalar. Annem Zula 17 yaşındayken balerin olmak için evden kaçmış. Babam doktordu. Farklı sosyal sınıflara aittiler. Zula, babam Viktor’la karşılaştığında 17, babamsa 27 yaşındaydı. Birbirlerini çok sevdiler. Annem İngiliz edebiyatı okutmanı oldu, değişti. Ama her zaman başına buyruk, inatçı bir sarışındı. 1950’lerde yaşamda çok sayıda engel vardı, aşk olunca bu engellerle başa çıkabiliyordunuz. Günümüzde aşk öyküsü çekmek imkansız. İnsanlar fazla meşguller, cep telefonları, görüntü bağımlılığı. Gözgöze gelip aşık olmak tarih oldu. Soğuk Savaş zamanında herşey basitti, yalındı. Daha az eğlence, oyalanma vardı, belki de insanlar daha duyarlıydı. Elbette Stalin dönemini özlemiyorum. Filmin itici gücü nostalji değil, gücünü duygusal yolculuktan alıyor” diyen Pawel Pawlikovski, Soğuk Savaş’ın birebir ebeveynlerinin yaşamı olmadığını, benzerlikler içerdiğini açıklıyor.
Müziğin birleştirici gücü
Biyografik filmleri sevmediğini belirten Varşova doğumlu İngiliz yönetmen, annesi Zula ile babası Viktor’un ilişkisini tanımlamak için müziği kullanmış. Müzik, bu epik romantik dramın üçüncü karakteri konumunda. Müzik, Zula ile Viktor’u birleştiriyor, ilişkilerini biçimlendiriyor, zamanı ve mekanları tanımlıyor.
İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda, etnomüzikolog ve piyanist Viktor Varski (Tomasz Kot) meslekdaşı İrena (Agata Kulezsa) ile Polonya’nın harabeye dönmüş köylerine gidip özgün halk sanatının sürmesi için şarkı-müzik kayıtları yapar. Yıkık köylerden birinde Viktor, genç, güzel Zuzanna Lichon’un (Joanna Kulig) sesini beğenir. Viktor’un yardımıyla Zula, Mazurka Folk Grubu’nun yıldızı olur. 1949’da başlayıp 1964’e dek süren Zula ile Viktor’un fırtınalı ilişkisi üzerinden Pawlikovski, Avrupa’da savaş sonrasında ortaya çıkan politik ve kültürel değişimleri, komünist rejimin baskısını, komünist Polonya’da dürüstçe yaşamanın imkansızlığını vurgular.
Karmaşık bir ilişki
Zula ile Viktor’un geçmişleri, sosyal çevreleri, karakterleri, tutkuları, komünizme yanıtları farklıdır. Viktor, Zula’yla birlikte Batı’ya gitmek ister. Zula başarısız olacağını düşündüğü için Viktor’u Doğu Berlin’de bırakıp Varşova’ya geri döner. 1957’de Paris’te buluştuklarında Zula bir İtalyanla evlenip yasal yoldan Viktor’u görmeye geldiğini, belirtir. “Bunu bizim için yaptım. Polonya’da iken sen adamdın, burada başka birisin. Sana inanmıyorum, sadece kendime inanıyorum” diyen Zula, Paris’te Viktor’la yaşayamaz. Birbirlerini çok severek, inciterek, kavga ederek birlikteliklerini sürdürürler. Zaman değişir, mekanlar ve ülkeler değişir.
Minimalist anlatım ustası
1957’de Varşova’da doğan Pawel Pawlikovski, 14 yaşına dek burada yetişir. Daha sonra annesi Zula onu Londra’ya götürür. Pawel egzotik bir tatile çıktığını sanır, oysa annesiyle babası boşanmışlardır. Londra’da değişik okullara gider. BBC’de çalışır, belgeseller çeker. Pawlikovski’nin sinemasıyla ilk kez 2000’de Selanik Film Festivali’nde tanıştım. İkinci uzun metrajı Last Resort, uluslararası yarışma bölümünde büyük ödül Altın İskender için yarışıyordu. Filmdeki yalınlık, belgesele yakın minimalist anlatım dili çok başarılıydı. İçimden bu film kesinlikle büyük ödülü alacak dedim, Bu öngörümü film eleştirmeni yabancı dostlarımla da paylaştım. Tahminim doğru çıktı, Last Resort hem Altın İskender’i hem de Uluslararası Sinema Eleştirmenleri Birliği’nin (Fipresci) ödülünü aldı.
Oscar ve Cannes ödülleri
Ardından My Summer of Love (Aşk Yazım/ 2004), The Woman in the Fifth (Gizemli Kadın/ 2011), İda (2015) filmleri geldi. Belgesel anlatımından hiç vazgeçmeyen sinemacı, İda ile en iyi yabancı film Oscar’ını kazandı. İda ve Soğuk Savaş’ı ülkesi Polonya’da çekti. İkisi de siyah-beyaz, olağanüstü görsel derinlikli çalışmalar. Joanna Kulig ile Agata Kulesza iki filmde de oynuyorlar, iki filminde görüntü yönetmeni Lukasz Zal. 14 yaşında Varşova’dan ayrılan Pawel Pawlikovski 60 yaşında doğduğu kente geri döndü.
Pawel Pawlikovski’nin senaryosunu yazıp yönettiği, Joanna Kulig, Tomasz Kot, Borys Szyc, Agata Kulesza, Cédric Kahn, Jeanne Balibar’ın oynadığı, 2018 Cannes Film Festivali’nde en iyi yönetmen ödülünü alan The Cold War (Soğuk Savaş/ 2018) 21 Aralık’ta gösterime giriyor.
Kaynak : Aslı Selçuk / cumhuriyet.com.tr
cannes etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cannes etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
26 Aralık 2018 Çarşamba
28 Mayıs 2017 Pazar
Cannes Film Festivali'nde ödüller sahiplerini buldu
Fransa'da düzenlenen Cannes Film Festivali'nde Türk asıllı Alman yönetmen Fatih Akın'ın yönettiği "Solgun" adlı filmin başrolünde yer alan Diane Kruger en iyi kadın oyuncu seçildi.
Bu yıl 70'incisi düzenlenen Cannes Film Festivali'nin ödül töreni, Cannes Festivaller Sarayı'nda yapıldı. Törende, Akın'ın yönettiği "Solgun" adlı filmin başrolündeki Diane Kruger en iyi kadın oyuncu seçildi.
Film Almanya'nın Hamburg kentinde yaşayan, bombalı saldırıda eşini ve çocuğunu kaybeden bir kadının hikayesini anlatıyor.
Festivalin Altın Palmiye ödülü, İsveçli yönetmen Ruben Östlund'un "The Square" adlı filmine verildi.
Yunan yönetmen Yorgos Lanthimos'un "Mise à Mort du Cerf Sacré" isimli filmi en iyi senaryo ödülüne layık görüldü.
Jüri Özel Ödülü de Rus yönetmen Andrei Zviaguintsev'in "Nelyubov" filmi aldı.
Büyük Ödül'e Fransız yönetmen Robin Campillo'nun "120 battements par minute" isimli filmi layık görüldü.
En iyi yönetmen ödülü "Les proies" isimli filmi ile ABD'li yönetmen Sofia Coppola'ya verildi.
Ödül törenini ünlü oyuncu Monica Belluci sundu.
Geceden fotoğraflar...
Film Almanya'nın Hamburg kentinde yaşayan, bombalı saldırıda eşini ve çocuğunu kaybeden bir kadının hikayesini anlatıyor.
Festivalin Altın Palmiye ödülü, İsveçli yönetmen Ruben Östlund'un "The Square" adlı filmine verildi.
Yunan yönetmen Yorgos Lanthimos'un "Mise à Mort du Cerf Sacré" isimli filmi en iyi senaryo ödülüne layık görüldü.
Jüri Özel Ödülü de Rus yönetmen Andrei Zviaguintsev'in "Nelyubov" filmi aldı.
Büyük Ödül'e Fransız yönetmen Robin Campillo'nun "120 battements par minute" isimli filmi layık görüldü.
En iyi yönetmen ödülü "Les proies" isimli filmi ile ABD'li yönetmen Sofia Coppola'ya verildi.
Ödül törenini ünlü oyuncu Monica Belluci sundu.
Geceden fotoğraflar...
18 Mayıs 2017 Perşembe
70. Cannes Film Festivali açılışına Monica Belluci damgası
Dün gece gerçekleşen 70. Cannes Film Festivali’nin açılış törenine sunucu Monica Belluci’nin Alex Lutz ile yaptığı sahne şovu damga vurdu.
70. Cannes Film Festivali dün gece Palais des Festivals et des Congrès’te düzenlenen törenle başladı.
2017 Cannes Film Festivali’nin sunuculuğunu 52 yaşındaki İtalyan model ve oyuncu Monica Belluci üstlendi.
Belluci’ye sahnede, Fransız komedyen Alex Lutz eşlik etti.
İkilinin sahnedeki şovu geceye damga vurdu.
Belluci ile 38 yaşındaki Lutz, sahnedeki öpüşmeleriyle gecenin en akılda kalan görüntüsüne imza attı.
‘İsmail’in Hayaletleri’ adlı filmle açılan festivalde Belluci, Dior tasarımı elbisesiyle göz doldurdu.
Belluci, festivalin jüri üyelerini tek tek sahneye davet etti. Jüri başkanı olan ünlü yönetmen Pedro Almodovar ile birlikte model Lily-Rose Depp, oyuncu Will Smith ve Jessica Chastain, İranlı yönetmen Asghar Farhadi, Paolo Sorrentino, Maren Ade ve Fan Bingbing sahnede seyircileri selamladı.
Festival açılışı, Blanca Li’nin dans gösterine de sahne oldu.
Blanca Li’nin dansına Benjamin Biolay ve Louane, şarkılarıyla eşlik etti.
İşte 70. Cannes Film Festivali açılış seremonisinden yansıyan kareler…
70. Cannes Film Festivali dün gece Palais des Festivals et des Congrès’te düzenlenen törenle başladı.
2017 Cannes Film Festivali’nin sunuculuğunu 52 yaşındaki İtalyan model ve oyuncu Monica Belluci üstlendi.
Belluci’ye sahnede, Fransız komedyen Alex Lutz eşlik etti.
İkilinin sahnedeki şovu geceye damga vurdu.
Belluci ile 38 yaşındaki Lutz, sahnedeki öpüşmeleriyle gecenin en akılda kalan görüntüsüne imza attı.
‘İsmail’in Hayaletleri’ adlı filmle açılan festivalde Belluci, Dior tasarımı elbisesiyle göz doldurdu.
Belluci, festivalin jüri üyelerini tek tek sahneye davet etti. Jüri başkanı olan ünlü yönetmen Pedro Almodovar ile birlikte model Lily-Rose Depp, oyuncu Will Smith ve Jessica Chastain, İranlı yönetmen Asghar Farhadi, Paolo Sorrentino, Maren Ade ve Fan Bingbing sahnede seyircileri selamladı.
Festival açılışı, Blanca Li’nin dans gösterine de sahne oldu.
Blanca Li’nin dansına Benjamin Biolay ve Louane, şarkılarıyla eşlik etti.
İşte 70. Cannes Film Festivali açılış seremonisinden yansıyan kareler…
4 Nisan 2017 Salı
Fİ oyuncuları Cannes'ta
Türkiye'de Cuma günü internette 3 bölüm yayınlanan 'Fi'nin yıldızları Cannes'te televizyon fuarına katıldı. Serenay Sarıkaya, uzun paçalarıyla yerleri süpürdü. Berrak Tüzünataç ise, göbeğini açıkta bırakan büstiyerini beyaz çizmelerle tamamladı.
Geçtiğimiz Cuma Türkiye’de internet üzerinden yayınlanmaya başlayan ve başrollerini Ozan Güven, Serenay Sarıkaya, Mehmet Günsür ve Berrak Tüzünataç’ın üstlendiği dizi izleyenlerden tam not aldı.
Türkiye’de ilk 3 bölümü yüklenen dizinin başrol oyuncularından Serenay Sarıkaya, Mehmet Günsür ve Berrak Tüzünataç, Fransa’daki televizyon programları formatlarının görücüye çıktığı fuara katıldı.
Serenay Sarıkaya, Mehmet Günsür ve Berrak Tüzünataç, Cannes’deki fuar sırasında objektiflere poz verdi. International Television Programs Market (Uluslararası Format Fuarı)’a katılan Fi dizisinin yıldızları fuarda tüm dikkati üzerine çekti.
Kırmızı takımıyla hem seksi hem de maskülen görünen Sarıkaya, olması gereken sınırdan uzun paçalarıyla yerleri süpürdü. Tüzünataç ise büstiyer ve bot kombiniyle tam da altı kaval, üstü şişhane!
Türkiye’de ilk 3 bölümü yüklenen dizinin başrol oyuncularından Serenay Sarıkaya, Mehmet Günsür ve Berrak Tüzünataç, Fransa’daki televizyon programları formatlarının görücüye çıktığı fuara katıldı.
Serenay Sarıkaya, Mehmet Günsür ve Berrak Tüzünataç, Cannes’deki fuar sırasında objektiflere poz verdi. International Television Programs Market (Uluslararası Format Fuarı)’a katılan Fi dizisinin yıldızları fuarda tüm dikkati üzerine çekti.
Kırmızı takımıyla hem seksi hem de maskülen görünen Sarıkaya, olması gereken sınırdan uzun paçalarıyla yerleri süpürdü. Tüzünataç ise büstiyer ve bot kombiniyle tam da altı kaval, üstü şişhane!
21 Ekim 2016 Cuma
Halit Ergenç ve Bergüzar Korel Cannes'da
17 Ekim Pazartesi günü Fransa’nın Cannes şehrinde başlayan ve dün sona eren televizyon fuarı MIPCOM, farklı ülkelerden televizyon kanalları, yapımcılar ve oyuncuları bir araya getirdi.
Fuarın bu yılki yıldızı, Kanal D’nin merakla beklenen dizisi “Vatanım Sensin” ile seyirci karşısına çıkmaya hazırlanan Bergüzar Korel ile Halit Ergenç’ti. Uluslararası basının ilgisi de “Binbir Gece” dizisiyle tanınan çiftin üzerindeydi.
Birçok internet sitesinde “Binbir Gece dizisinin Onur ve Şehrazat’ı olarak tanınan iki yıldız, yıllar sonra yeniden aynı dizide rol alıyor” şeklinde haberler yapıldı. İki oyuncu, dünya televizyon sektörünün en önemli mecralarına da röportajlar verdi.
Kanal D, bu yılki MIPCOM’da bir ilke de imza attı. Sinema salonu haline getirilen bir TIR’da üç gün boyunca kanalın reyting rekortmeni dizileri katılımcılara izletildi. Geçtiğimiz salı günü “Vatanım Sensin”in fuar için hazırlanan 20 dakikalık bölümü, Doğan TV Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Doğan TV Holding yöneticileri ve Halit Ergenç-Bergüzar Korel çiftiyle birlikte seyredildi.
MIPCOM’a “Vatanım Sensin” haricinde “O Hayat Benim”in oyuncuları Oya Başar, Ezgi Asaroğlu, Keremcem, Ceren Moray ile “Bana Sevmeyi Anlat” dizisinin başrol oyuncuları Seda Bakan ve Kadir Doğulu da katıldı.
Keremcem, Ezgi Asaroğlu, Ceren Moray ve Oya Başar da MIPCOM fuarına katıldı.
Birçok internet sitesinde “Binbir Gece dizisinin Onur ve Şehrazat’ı olarak tanınan iki yıldız, yıllar sonra yeniden aynı dizide rol alıyor” şeklinde haberler yapıldı. İki oyuncu, dünya televizyon sektörünün en önemli mecralarına da röportajlar verdi.
Kanal D, bu yılki MIPCOM’da bir ilke de imza attı. Sinema salonu haline getirilen bir TIR’da üç gün boyunca kanalın reyting rekortmeni dizileri katılımcılara izletildi. Geçtiğimiz salı günü “Vatanım Sensin”in fuar için hazırlanan 20 dakikalık bölümü, Doğan TV Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Doğan TV Holding yöneticileri ve Halit Ergenç-Bergüzar Korel çiftiyle birlikte seyredildi.
MIPCOM’a “Vatanım Sensin” haricinde “O Hayat Benim”in oyuncuları Oya Başar, Ezgi Asaroğlu, Keremcem, Ceren Moray ile “Bana Sevmeyi Anlat” dizisinin başrol oyuncuları Seda Bakan ve Kadir Doğulu da katıldı.
Keremcem, Ezgi Asaroğlu, Ceren Moray ve Oya Başar da MIPCOM fuarına katıldı.
Etiketler:
bergüzar korel,
cannes,
halit ergenç,
televizyon,
tv
15 Nisan 2016 Cuma
Altın Palmiye adayları açıklandı
69. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için Pedro Almodovar, Ken Loach ve Sean Penn'in filmlerinin de aralarında bulunduğu 17 film yarışacak.
69. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışacak filmler belli oldu.
Paris'te düzenlenen basın toplantısında Festival Genel Direktörü Thierry Fremax ve Festival Başkanı Pierre Lescure festival programını açıkladılar.
Adaylar arasında Pedro Almodovar, Ken Loach, Sean Penn, Xavier Dolan, Paul Verhoeven ve Dardenne Kardeşler gibi yönetmenlerin de filmlerinin bulunduğu 17 film ana kategoride Altın Palmiye için yarışacak.
Woody Allen'in “Cafe Society” filmiyle açılacak festivalde, Allen'ın filminin yanı sıra Steven Spielberg'in “The BFG” ve Jodie Foster'ın “Money Monster” filmleri de yarışma dışı filmler bölümünde gösterilecek yedi film arasında yer aldı.
Festival yöneticileri, Altın Palmiye için yarışacak 17 filmi 1869 film arasından seçti.
Fransa'nın Cannes şehrinde 11-22 Mayıs'ta yapılacak sinema festivalinde jüri başkanlığını "Mad Max" serisi filmlerin yönetmeni George Miller yapacak.
Altın Palmiye için yarışacak filmler ve yönetmenleri:
1- “Agassi”, Park Chan-Wook
2- “American Honey”, Andrea Arnold
3- “Aquarius”, Kleber Mendonca Filho
4- “Bacalaureat”, Cristian Mungiu
5- “Elle”, Paul Verhoeven
6- “I, Daniel Blake”, Ken Loach
7- “It’s Only the End of the World”, Xavier Dolan
8- “Julieta”, Pedro Almodovar
9- “The Last Face”, Sean Penn
10- “Loving”, Jeff Nichols
11- “Ma Rosa”, Brilliante Mendoza
12- “The Neon Demon”, Nicolas Winding Refn
13- “Personal Shopper”, Olivier Assayas
14- “Rester Vertical”, Alain Guiraudie
15- “Sierra-Nevada”, Cristi Puiu
16- “Toni Erdmann”, Maren Ade
17- “The Unknown Woman”, Jean-Pierre Dardenne & Luc Dardenne
69. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışacak filmler belli oldu.
Paris'te düzenlenen basın toplantısında Festival Genel Direktörü Thierry Fremax ve Festival Başkanı Pierre Lescure festival programını açıkladılar.
Adaylar arasında Pedro Almodovar, Ken Loach, Sean Penn, Xavier Dolan, Paul Verhoeven ve Dardenne Kardeşler gibi yönetmenlerin de filmlerinin bulunduğu 17 film ana kategoride Altın Palmiye için yarışacak.
Woody Allen'in “Cafe Society” filmiyle açılacak festivalde, Allen'ın filminin yanı sıra Steven Spielberg'in “The BFG” ve Jodie Foster'ın “Money Monster” filmleri de yarışma dışı filmler bölümünde gösterilecek yedi film arasında yer aldı.
Festival yöneticileri, Altın Palmiye için yarışacak 17 filmi 1869 film arasından seçti.
Fransa'nın Cannes şehrinde 11-22 Mayıs'ta yapılacak sinema festivalinde jüri başkanlığını "Mad Max" serisi filmlerin yönetmeni George Miller yapacak.
Altın Palmiye için yarışacak filmler ve yönetmenleri:
1- “Agassi”, Park Chan-Wook
2- “American Honey”, Andrea Arnold
3- “Aquarius”, Kleber Mendonca Filho
4- “Bacalaureat”, Cristian Mungiu
5- “Elle”, Paul Verhoeven
6- “I, Daniel Blake”, Ken Loach
7- “It’s Only the End of the World”, Xavier Dolan
8- “Julieta”, Pedro Almodovar
9- “The Last Face”, Sean Penn
10- “Loving”, Jeff Nichols
11- “Ma Rosa”, Brilliante Mendoza
12- “The Neon Demon”, Nicolas Winding Refn
13- “Personal Shopper”, Olivier Assayas
14- “Rester Vertical”, Alain Guiraudie
15- “Sierra-Nevada”, Cristi Puiu
16- “Toni Erdmann”, Maren Ade
17- “The Unknown Woman”, Jean-Pierre Dardenne & Luc Dardenne
5 Şubat 2016 Cuma
Mutlaka izlenmesi gereken filmler
Son yılın en iyi Amerikan bağımsız yapımları ve dünya sinemasının en gözde ürünleri yoğun bir programla Los Angeles seyircisine sunuldu. Biz de büyük bir iştahla hepsini seyre koyulduk.

'Son of Saul' şimdiye kadar seyrettiğim en etkileyici Nazi toplama kampı filmi.
'45 Years' filminde karşılıklı döktüren iki oyuncu, Berlin Film Festivali'nde ödül aldılar. Drama sevenler için kesinlikle tavsiye ederim.

Carol, bütün festival izleyicilerinin merakla beklediği bir filmdi. Başrollerindeki Cate Blanchett ve Rooney Mara ikilisi romantik bir lezbiyen çifti canlandırıyor.

Beasts of NoNatIon'ın çocuk oyuncusu Abraham Attah dikkat çekiyor.

Los Angeles festival izleyicilerinin ve gazetelerinin en gözde filmi ise Fransız-Türk ortak yapımı olan Mustang.
Bu yıl festivalin en çok konuşulan filmlerinden The Lobster'ı Cannes Film Festivali’nde, bin bir güçlükle seyretme imkânı bulmuş, çok da beğenmiştim. Yorgos Lanthimosimzalı bu filmi gerek zeki ve yaratıcı senaryosu, gerekse harika oyuncu kadrosu sebebiyle çokça konuşmuştuk. Los Angeles’ta da konuşuldu...
'Son of Saul' şimdiye kadar seyrettiğim en etkileyici Nazi toplama kampı filmi.
Macar bir yönetmenin ilk filmi olmasına rağmen Son of Saul da Cannes’da çokça beğenilmiş olmasına rağmen filmi seyretme imkânını ancak geçen ay AFI’de bulabildim. Tam iki saat önce kuyruğa girdim, kitap okuyup bekliyordum ki bir gün önce filmi seyreden kişilerden “Muhteşem, çok etkileyici!” yorumlarını duyunca merakım iyice arttı. Filmden sonra da yönetmen ve başrol oyuncusuyla soru&cevap kısmına kalabildim ve şimdiye dek seyrettiğim en etkileyici Auschwitz toplama kampı filminin fikir ve yapım aşaması hakkında da bilgi sahibi oldum.
FESTİVALDEKİ FİLMLER OLDUKÇA İLGİ ÇEKİCİ
WhIte. Özellikle erkek oyuncusu Christopher Abbot hayata tutunmaya çalışan genç ve kanser hastası, annesi rolündeki Cynthia Nixon rollerinde çok başarılıydı. İki önemli oyuncu, Charlotte Rampling, Tom Courtenay '45 Years' filminde karşılıklı döktürüyorlar. Her ikisi de Berlin Film Festivali’nde 'en iyi oyuncu' ödüllerini kapmışlardı. Drama sevenler için kesinlikle tavsiye ederim.
Carol, bütün festival izleyicilerinin ve özellikle de LGBT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans) bireylerinin merakla beklediği bir filmdi. Başrollerindeki Cate Blanchett ve Rooney Mara ikilisi romantik bir lezbiyen çift oluştururken bize 1950’lerin Amerika’sında iki kadının ne zorluklarla aşkı omuzladıklarının ipuçlarını veriyor.
Carol, bütün festival izleyicilerinin merakla beklediği bir filmdi. Başrollerindeki Cate Blanchett ve Rooney Mara ikilisi romantik bir lezbiyen çifti canlandırıyor.
Üç yıl önce 'King’s Speech' ile 'en iyi yönetmen' Oscar’ını alan Tom Hooper’ın geçen yıl 'en iyi erkek oyuncu' Oscar’ını alan Eddie Redmayne’e başrolünü verdiğiThe Danish Girl de cinsiyet ameliyatı geçirme yolunda büyük zorluklar yaşayan trans bireylerin dünyasına ışık tutuyor. Ben şahsen ikisini de beğendim. Telefon ile çekilmiş ve konusunu trans bireylerden almış olmasına rağmen Tangerine isimli film de bağımsız adaylıklarda unutulmadığından beni çok memnun etti.
ÖDÜLLER SAHİPLERİNİ BULACAK
Independent Spirit Awards geçen haftalarda adaylarını açıkladı. Bunlar bağımsız Amerikan ve dünya yapımlarının öne çıkanlarına spot çevirirken, sinema yazar ve eleştirmenlerinin ödül adaylıklarının açıklamalarının ardından (SAG) oyuncular sendikası adaylık ve ödülleri ile elbette Golden Globe ve peşi sıra açıklanacak Oscar ödülleri bize bu yılın sektör için önemli filmlerinin altını çizecek.
Beasts of NoNatIon'ın çocuk oyuncusu Abraham Attah dikkat çekiyor.
Netflix filmi olarak ancak birkaç hafta gösterimde kalmış olan Beasts of NoNatIon'ınçocuk oyuncusu Abraham Attah ile bağımsız yapım Room filminin çocuk oyuncusuJacob Tremblay epey dikkatimi çekti. Elbette her iki filmin diğer oyuncuları Brie Larson ve Idris Elba da çok aklımda kaldı. Zaten her iki filmin oyuncuları da Independent Spirit ödüllerine aday. Bir yandan dergi ve gazeteler bu filmlerin ve oyuncuların ilanlarıyla kaplanırken, diğer yandan Los Angeles binalarının ya da otobüs duraklarının üzerinde devasa afişler de filmleri hafızamıza kazıyor.
Mediterranea, son ayların en çok içimizi yakan mevzusu olan mülteci trafiğine çok etkili bir bakış atıyor. Spotlight ise ‘90’ların sonunda Boston’da ortaya çıkarılan, din adamlarının çocuk istismarları üzerine yapılmış korkusuz bir film. Yaz başında seyretmiş olmama rağmen unutmadığım ve ses montajıyla bir müzik dehasının kafasında gezinen'Love and Mercy'de Paul Dano’nun oyunculuğu da bence unutulmamalı...
EN GÖZDE FİLM: MUSTANG
Şimdi gelelim ucu bize dokunan mutluluklardan birine: Ekim ortasından beri Los Angeles festival izleyicilerinin ve gazetelerinin en gözde filmi ise Fransız-Türk ortak yapımı olan Mustang. Amerika’da filmin müthiş bir tanıtım kampanyası var. Gün geçmiyor ki bir gazete veya derginin kapağında ya da hemen iç sayfasında haberi, fotoğrafı çıkmasın. AFI’de bence en önemli ödül olan izleyici ödülünü de kaptığından, yabancı film kategorisinde 5 en iyi arasında görmemiz olası. Bu tabii, filmi hem sevmiş hem de beğenmiş birisi olarak beni çok mutlu ediyor. Filmin samimiyetine ve ikna gücüne çok güveniyorum. Fransız Kültür Bakanlığı’nın yönetmeninin, oyuncularının Türk olduğu, Türkiye’de geçen ve Türkçe diyalogların aktığı bir filmi Oscar temsilcisi olarak belirlemesi muhteşem bir karar. Cannes’da büyük ödül almış 'Dheepan' yerine bu küçük bütçeli ilk filmi seçip göndermiş olmaları bile gıpta edilesi.
Los Angeles festival izleyicilerinin ve gazetelerinin en gözde filmi ise Fransız-Türk ortak yapımı olan Mustang.
Bu filmleri mutlaka sinemada seyredin. DVD’de çıkmalarını beklemeden, elinizde cep telefonu olmadan, en yakın arkadaşınızla yazışmadan, karanlık salonda yolculuğa çıkın. İddia ediyorum etkileri üzerinizde birkaç gün kalacak, sonrasında harika sohbetler yapma imkânı tanıyacak sizlere...
6 Ekim 2015 Salı
Kirsten Dunst: Keşke yemek yapabilseydim!
Danimarkalı yönetmen Lars von Trier'ın "Melankoli" filmindeki performansıyla Cannes Film Festivali'nde en iyi kadın oyuncu ödülünü kazanan Amerikalı yıldız Kirsten Dunst, The Guardian gazetesine röportaj verdi.
Kirsten Dunst ve Garrett Hedlund
Yaratıcı insanların sinemadan ziyade televizyonda iş yaptıklarını söyleyen Kristen Dunst, yeni sezonda Fargo dizisinde rol almaya başlayacak.
Fargo'nun başrollerinde Oscarlı aktör Billy Bob Thornton ve Martin Freeman'ın yer alıyor. Dizi daha önce Emmy ve Altın Küre ödülü almıştı.
2008 yılında depresyona girdiğini söyleyen Kirsten Dunst, bir süre sonra Utah'taki rehabilitasyon merkezinde tedavi görmüştü.
Sinema sektörü hakkında kafasını meşgul eden sorular olduğunu belirten oyuncu şunları söyledi:
"O kadar çok film çekiliyor ki... Tabii çoğu vizyona girdikten kısa süre sonra yok olup gidiyor. Sağ kurtulmayı başaran yapımların durumu ise ayrı bir tartışma konusu. Düşünsenize; filmi önce stüdyo elden geçirerek filmin üzerinde oynuyor, daha sonra yapımcılar aynı işlemi yapıyor, ardından da yönetmen son rötuşları yapıp filmi hazır hale getiriyor. Peki şimdi bu kimin filmi oluyor? Televizyona iş yapmak, film çekmekten daha zor. Dizi işinde günde 10 sayfa çekiyorsunuz. Benim Fargo'daki karakterim de çok geveze. Gece yatmadan önce repliklerimi okuyorum. Sabah uyandığımda, okuduğum her şey beynimde hazır oluyor."
Kirsten Dunst ve Garrett Hedlund
Los Angeles'taki evinde, 4 yıldır birlikte olduğu sevgilisi Garrett Hedlund ve kedisiyle yaşayan Kirsten Dunst, "Artık 33 yaşındayım. Etrafta gezip tozmuyorum, anlıyor musunuz? Yani amacım evlenmek" dedi.
"En kötü özelliğiniz nedir?" sorusuna ise şöyle cevap verdi: "Yemek yapmıyorum. Ama erkekler, kendilerine yemek pişiren kadınlardan hoşlanıyor... Yemek yapabilmek güzel olurdu. Garrett bu konuda bana hep takılır."
30 Eylül 2015 Çarşamba
Cannes'da Kösem Sultan partisi
Kösem Sultan dizisi ilk olarak Cannes’da görücüye çıkacak. Tarihi Villa Domergue’da yapılacak partide oyuncular 600 televizyon yöneticisiyle bir araya gelecek.
Muhteşem Yüzyıl-Kösem dizisinin ilk lansmanı Fransa-Cannes’daki MIPCOM televizyon fuarında yapılacak.
Global Agency tarafından dünyaya pazarlanacak olan Kösem Sultan için burada bir de parti organize edilecek
7 Ekim’de Fransız rivierasındaki tarihi Villa Domergue’da gerçekleşecek partiye dizi oyuncularından Beren Saat, hülya Avşar, Ekin Koç gibi isimlerin yanı sıra 600 televizyon yöneticisi katılacak.
TİMS Yapım ve Star TV’nin organize ettiği gece için ABD’den üç şarkıcı, bir de DJ gelecek. (Makaron)
Muhteşem Yüzyıl-Kösem dizisinin ilk lansmanı Fransa-Cannes’daki MIPCOM televizyon fuarında yapılacak.
Global Agency tarafından dünyaya pazarlanacak olan Kösem Sultan için burada bir de parti organize edilecek
7 Ekim’de Fransız rivierasındaki tarihi Villa Domergue’da gerçekleşecek partiye dizi oyuncularından Beren Saat, hülya Avşar, Ekin Koç gibi isimlerin yanı sıra 600 televizyon yöneticisi katılacak.
TİMS Yapım ve Star TV’nin organize ettiği gece için ABD’den üç şarkıcı, bir de DJ gelecek. (Makaron)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)