film festivali etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
film festivali etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Aralık 2018 Çarşamba

Sınırsız bir aşk

İda ile en iyi yabancı film Oscar’ını alan Pawel Pawlikovski son çalışması The Cold War’da (Soğuk Savaş) ebeveynleri Zula ile Viktor’un 1949’dan 1964’e dek uzanan sıradışı ilişkilerini betimliyor. Pawlikovski, epik romantik dramıyla 2018 Cannes Film Festival’inde en iyi yönetmen seçildi.

“Annemle babamın tutkulu birlikteliğini anlatmayı uzun yıllardır tasarlıyordum. Birlikte olmak isteyen ama birlikte yaşayamayan iki insan. İhtiraslı, inişli çıkışlı bir ilişkileri vardı. Büyük bir aşk, büyük bir savaş. Ayrılmalar, ihanetler, birleşmeler, ülke değiştirmeler, eş değiştirmeler, yeniden kavuşmalar. Annem Zula 17 yaşındayken balerin olmak için evden kaçmış. Babam doktordu. Farklı sosyal sınıflara aittiler. Zula, babam Viktor’la karşılaştığında 17, babamsa 27 yaşındaydı. Birbirlerini çok sevdiler. Annem İngiliz edebiyatı okutmanı oldu, değişti. Ama her zaman başına buyruk, inatçı bir sarışındı. 1950’lerde yaşamda çok sayıda engel vardı, aşk olunca bu engellerle başa çıkabiliyordunuz. Günümüzde aşk öyküsü çekmek imkansız. İnsanlar fazla meşguller, cep telefonları, görüntü bağımlılığı. Gözgöze gelip aşık olmak tarih oldu. Soğuk Savaş zamanında herşey basitti, yalındı. Daha az eğlence, oyalanma vardı, belki de insanlar daha duyarlıydı. Elbette Stalin dönemini özlemiyorum. Filmin itici gücü nostalji değil, gücünü duygusal yolculuktan alıyor” diyen Pawel Pawlikovski, Soğuk Savaş’ın birebir ebeveynlerinin yaşamı olmadığını, benzerlikler içerdiğini açıklıyor.
Müziğin birleştirici gücü

Biyografik filmleri sevmediğini belirten Varşova doğumlu İngiliz yönetmen, annesi Zula ile babası Viktor’un ilişkisini tanımlamak için müziği kullanmış. Müzik, bu epik romantik dramın üçüncü karakteri konumunda. Müzik, Zula ile Viktor’u birleştiriyor, ilişkilerini biçimlendiriyor, zamanı ve mekanları tanımlıyor.

İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda, etnomüzikolog ve piyanist Viktor Varski (Tomasz Kot) meslekdaşı İrena (Agata Kulezsa) ile Polonya’nın harabeye dönmüş köylerine gidip özgün halk sanatının sürmesi için şarkı-müzik kayıtları yapar. Yıkık köylerden birinde Viktor, genç, güzel Zuzanna Lichon’un (Joanna Kulig) sesini beğenir. Viktor’un yardımıyla Zula, Mazurka Folk Grubu’nun yıldızı olur. 1949’da başlayıp 1964’e dek süren Zula ile Viktor’un fırtınalı ilişkisi üzerinden Pawlikovski, Avrupa’da savaş sonrasında ortaya çıkan politik ve kültürel değişimleri, komünist rejimin baskısını, komünist Polonya’da dürüstçe yaşamanın imkansızlığını vurgular.

Karmaşık bir ilişki

Zula ile Viktor’un geçmişleri, sosyal çevreleri, karakterleri, tutkuları, komünizme yanıtları farklıdır. Viktor, Zula’yla birlikte Batı’ya gitmek ister. Zula başarısız olacağını düşündüğü için Viktor’u Doğu Berlin’de bırakıp Varşova’ya geri döner. 1957’de Paris’te buluştuklarında Zula bir İtalyanla evlenip yasal yoldan Viktor’u görmeye geldiğini, belirtir. “Bunu bizim için yaptım. Polonya’da iken sen adamdın, burada başka birisin. Sana inanmıyorum, sadece kendime inanıyorum” diyen Zula, Paris’te Viktor’la yaşayamaz. Birbirlerini çok severek, inciterek, kavga ederek birlikteliklerini sürdürürler. Zaman değişir, mekanlar ve ülkeler değişir.

Minimalist anlatım ustası

1957’de Varşova’da doğan Pawel Pawlikovski, 14 yaşına dek burada yetişir. Daha sonra annesi Zula onu Londra’ya götürür. Pawel egzotik bir tatile çıktığını sanır, oysa annesiyle babası boşanmışlardır. Londra’da değişik okullara gider. BBC’de çalışır, belgeseller çeker. Pawlikovski’nin sinemasıyla ilk kez 2000’de Selanik Film Festivali’nde tanıştım. İkinci uzun metrajı Last Resort, uluslararası yarışma bölümünde büyük ödül Altın İskender için yarışıyordu. Filmdeki yalınlık, belgesele yakın minimalist anlatım dili çok başarılıydı. İçimden bu film kesinlikle büyük ödülü alacak dedim, Bu öngörümü film eleştirmeni yabancı dostlarımla da paylaştım. Tahminim doğru çıktı, Last Resort hem Altın İskender’i hem de Uluslararası Sinema Eleştirmenleri Birliği’nin (Fipresci) ödülünü aldı.

Oscar ve Cannes ödülleri

Ardından My Summer of Love (Aşk Yazım/ 2004), The Woman in the Fifth (Gizemli Kadın/ 2011), İda (2015) filmleri geldi. Belgesel anlatımından hiç vazgeçmeyen sinemacı, İda ile en iyi yabancı film Oscar’ını kazandı. İda ve Soğuk Savaş’ı ülkesi Polonya’da çekti. İkisi de siyah-beyaz, olağanüstü görsel derinlikli çalışmalar. Joanna Kulig ile Agata Kulesza iki filmde de oynuyorlar, iki filminde görüntü yönetmeni Lukasz Zal. 14 yaşında Varşova’dan ayrılan Pawel Pawlikovski 60 yaşında doğduğu kente geri döndü.

Pawel Pawlikovski’nin senaryosunu yazıp yönettiği, Joanna Kulig, Tomasz Kot, Borys Szyc, Agata Kulesza, Cédric Kahn, Jeanne Balibar’ın oynadığı, 2018 Cannes Film Festivali’nde en iyi yönetmen ödülünü alan The Cold War (Soğuk Savaş/ 2018) 21 Aralık’ta gösterime giriyor.

Kaynak : Aslı Selçuk / cumhuriyet.com.tr

25 Aralık 2018 Salı

'Hastabakıcı' Barselona'da yarışıyor

Soner Sert'in yazıp yönettiği Hastabakıcı filmi 15-23 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek olan 15. Barselona İnsan Hakları Film Festivali'nin Uluslararası Yarışma Bölümünde yarışacak.

Soner Sert’in senaryosunu yazıp, yönetmenliğini yaptığı, Sonya Dicle Akbaş, Aysan Sümercan ve Elena Ünaldı’nın oynadığı Hastabakıcı, 15- 23 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek 15. Barselona İnsan Hakları Film Festivali’nde Uluslararası Yarışma Bölümü’nde yarışıyor.

20’li yaşlarının sonunda bir kadın olan Anna, Rusya’dan Türkiye’ye göç etmiştir. Geçimini yatalak hastalara bakarak sağlamaktadır. Beklenmedik bir gelişme sonucu iş değiştirmeye karar veren Anna için işler gittikçe zorlaşacaktır.

Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema-Televizyon Bölümü’nü bitiren Soner Sert, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Film Tasarımı Bölümü’nde yüksek lisans yapıyor. Senaryosunu yazıp, yönetmenliğini yaptığı “Köprü”, “Baba”, “Ses” ve “Alarga” ile pek çok festivale katılıp ödüller alan Sert’in “Hastabakıcı” filmi, TÜRSAK, Gazete Duvar ve Master Sound’un desteği ile çekildi.


Pek çok sinema, belgesel ve dizi film setinde çalışan Sert’in; Emin Alper, Tolga Karaçelik, Ezel Akay, Deniz Akçay, Hüseyin Karabey ve Seren Yüce gibi yönetmenlerin, ilk filmlerinin teorik ve pratik yönlerini anlattığı röportajlarından oluşan, Film Çekmek – Yönetmenler İlk Filmlerini Anlatıyor isimli kitabı 2018 Mart’ında h2o Kitap’tan çıktı. Dokuz öyküden oluşan, ilk öykü kitabı Duvar ise 2018 Mayıs’ında İthaki Yayınları’ndan çıktı. Pek çok mecrada yazı yazmaya devam eden Sert, şu günlerde ilk uzun metraj filmine hazırlanıyor.

14 Aralık 2018 Cuma

"Kız Kardeşler" filmi Altın Ayı için yarışacak

Bugüne dek, ulusal ve uluslararası festivallerde ellinin üzerinde ödül kazanan Emin Alper'in üçüncü filmi "Kız Kardeşler", 69. Berlin Film Festivali’nin Ana Yarışma bölümüne davet edildi.
Alper, ikinci filmi "Abluka" ile Venedik Film Festivali’nin ana yarışmasında Jüri Özel Ödülü; ilk filmi "Tepenin Ardı" ile de Berlin Film Festivali'nin Forum bölümünde Caligari Ödülü kazanmıştı. Dünya prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yapacak "Kız Kardeşler", festival tarihinde, Türkiye’den Ana Yarışma bölümüne katılma başarısı gösteren onuncu film olacak.
Türkiye-Almanya-Hollanda-Yunanistan ortak yapımı "Kız Kardeşler" bu yıl 7-17 Şubat tarihlerinde düzenlenecek festivalde, usta oyuncu Juliette Binoche'un başkanlığındaki Altın Ayı jürisinin karşısına çıkacak. Başrollerinde Cemre Ebüzziya, Ece Yüksel, Helin Kandemir, Kayhan Açıkgöz, Müfit Kayacan ve Kubilay Tunçer’in yer aldığı film, annelerinin ölümünün ardından kasabaya besleme olarak verilen üç kız kardeşin, yıllar sonra köylerine geri dönmesini ve birbirleriyle yüzleşmelerini konu alıyor.

15 Aralık 2017 Cuma

"OT" filmi büyüledi

5. Antakya Uluslararası Film Festivali’nde İzleyici Özel Ödülü Alan "Ot"  Filmi izleyiciyi büyüledi

5. Antakya Uluslararası film festivali kapsamında 95 film izleyicilerle buluştu.
Halkın yoğun ilgi gösterdiği gösterimlerde " OT" filmi izleyicilere duygu dolu anlar yaşattı. "OT" filmi ödül gecesi sonunda, “İzleyici Özel Ödülüne” layık görüldü. Ödülünü almak için sahneye çıkan filmin yapımcısı Erol Koçan yaptığı konuşmada;
"13 medeniyete ev sahipliği yapmış, farklı dinlere mensup vatandaşların huzur ve barış içerisinde yaşadığı böylesine güzide bir şehirde ödül almanın ziyadesiyle mutluluğu içerisindeyim. Bu ödülü dünya barışına armağan ediyorum” dedi.

Eğitim ve Barış
Yapımcı Erol Koçan'ın kendi memleketi olan Tokat Reşadiye'de çekimleri yapılan "OT" filmi eğitimin önemini ve terörün bölge halkına yaşattığı olumsuzlukları anlatan eğitim ve barış temalı bir dram filmi olup, izleyicilere net mesajlar vermektedir.
Erol Koçan söyleşilerde bulundu
Senaryosu Erkay Yavuz tarafından kaleme alınan ve yönetmenliğini Burak Donay’ın üstlendiği "OT" filminin yapımcısı Erol Koçan, Antakya’daki Erol Bilecik Lisesi’nin daveti üzerine, radyo televizyon bölümü öğrencileriyle söyleşi yaptı. Tecrübelerini öğrenciler ile paylaşan Koçan, sektörde başarılı olabilmeleri ve iş bulabilmeleri için çok pratik yapmaları gerektiğini söyledi. 
Altınyaprak film yapımcısı Erol Koçan, TED Hatay kolejinin daveti üzerine öğrencilerle buluştu. Öğrenciler, film gösterimi sonrasında Koçan'ı dinleyerek, sorular yönelttiler.

28 Kasım 2017 Salı

Ayla, son anda festivalden çekildi

Türkiye’nin Oscar aday aday Ayla’nın yapımcısı Mustafa Uslu, son dakika kararıyla filmi, Frankfurt Türk Film Festivali’nden çekti. Festival Başkanı yapımcıyı, yapımcı festival komitesini suçladı.
Festivalin açılış filmi Ayla’nın yapımcısı Mustafa Uslu’nun ‘Film Frankfurt’ta gösterilmesin’ kararı, seyircileri ve festival ekibini şoke etti.
Açılışta Frankfurt Başkonsolosu Burak Karartı, Hessen Eyalet Bilim Bakanı Boris Rhein, yönetmenler Reis Çelik, Hasan Fehmi Yaşar, Atalay Taşdiken, sanatçılar Mahmut Cevher, Abdurrahman Keskiner ile Gökhan Mumcu, eyalet meclisi milletvekilleri İsmail Tipi, Mürvet Öztürk, Turgut Yüksel de yer aldı.

SITKI: BÜYÜK SAYGISIZLIK
Festival Başkanı Hüseyin Sıtkı, Mustafa Uslu’nun telefonla arayıp, Ayla’nın gösterimine izin vermediğini bildirdiğini söyledi. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Dairesi Başkanlığı’nın da devreye girmesine rağmen Uslu’nun kararından vazgeçmediğini belirten Sıtkı, “Bu davranış ahlaki değildir. Buradaki emeğe ve sinemaseverlerine büyük saygısızlık. 12’ye 5 kala böyle bir yaptırım kabul edilemez bir durum” dedi.
Ayla gösterilemeyince Antalya Film Festivali’nde en iyi film ödülü alan ‘Babamın Kanatları’ festivalin açılış filmi oldu. Bu arada bazı seyirciler, Ayla’nın gösterimden çekilmesini protesto ederek sinema salonundan ayrıldı.

YAPIMCIDAN AÇIKLAMA: KOMİTE BİZİ DİNLEMEDİ
Filmin yapımcısından açıklama geldi. Açıklamada şöyle denildi: Ayla filmimizin Frankfurt Türk Filmleri Festivali’nin açılış değil kapanış filmi olması yönündeki arzumuzu; sebepleriyle birlikte; festival komitesine ilettik. Ancak komite, filmimizi festivalin açılış filmi olarak göstermekte ısrar etmişlerdir. Ayla, 7 Aralık’ta Avrupa ve Asya’da gösterime girecektir. Filmimizin haklarını korumak ve gişesine zarar vermemek adına yurtdışı distribütörümüzle birlikte verdiğimiz ve Frankfurt Türk Filmleri Festivali yetkililerine ilettiğimiz duruma anlayış gösterilmemiş, kamuoyunda olumsuz algı yaratılmıştır. Festivalde Ayla’yı izlemeye giden seyircileri de mağdur etmişlerdir. Bizlerin dışında gelişen bu durum için izleyicilerimizden özür dileriz. Bütün festival yöneticileri filmimizi göstermek istiyorlar bunu anlıyor kendilerinin de bizi anlamalarını rica ediyoruz. Yoğun bir vizyon ve halkla ilişkiler (PR) dönemi içerisindeyiz. Bu nedenle yayın, halkla ilişkiler ve vizyon stratejilerimize saygı duyulmasını rica ederiz."

25 Kasım 2017 Cumartesi

23. Gezici Festival yolculuğuna başlıyor

Ankara Sinema Derneği’nin Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla düzenlediği Gezici Festival, 1-14 Aralık 2017 tarihleri arasında 23’üncü kez sinemayı kent kent dolaştırıyor. Festivalin, bu yılki durakları Ankara, Sinop ve Kastamonu.

Ankara’da 1-7 Aralık tarihleri arasında, Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi ve Alman Kültür Merkezi’nde başkentli sinemaseverlerle buluşacak olan Gezici Festival, Sinop Belediyesi ve Telvin Sanat Akademi’nin katkılarıyla 8-11 Aralık tarihleri arasında Sinop’ta konaklayacak ve 12-14 Aralık tarihleri arasında Medya ve İletişim Topluluğu’nun ev sahipliği ile Kastamonu’da bu yılın yolculuğunu tamamlayacak.
DÜNYA SİNEMASI
Bosna Hersek’in Oscar adayı, Erkekler Ağlamaz (Men Don’t Cry), Yugoslavya’da yaşanan iç savaş hakkında, savaş görüntüleri kullanılmadan da çok şey söylenebileceğini kanıtlıyor. Film savaştan yirmi yıl sonra bir grup terapisinde buluşan, karşı saflarda yer almış askerlerin travmalarıyla yüzleşmelerini konu alıyor. Yönetmen Alen Drljević’in ilk uzun metrajlı filmi, Karlovy Vary Film Festivali ve Saraybosna Film Festivali’nden ödüllerle döndü.
Vivian Qu, ikinci filmi Melekler Beyaz Giyer'de (Angels Wear White)’ tecavüze uğrayan iki ilkokul öğrencisi kız ve bu suçun tek tanığı genç bir kız ile erkek egemen toplumun ikiyüzlülüğüne ve kadınların varoluşuna dair güçlü bir hikâye anlatıyor. İlk gösterimi Venedik Film Festivali’nde yapılan film, pek çok uluslararası festivalde kendine yer buldu.
İLK KEZ İZLEYİCİYLE BULUŞACAK
Yönetmen Vahid Jalilvand’ın Tarihsiz, İmzasız (No Date, No Signature) adlı filmi, Türkiye’de ilk kez Gezici Festival’le izleyicisine ulaşacak. Adli tıp uzmanı Dr. Nariman’ın, otomobiliyle çarpıp yaralanmasına neden olduğu küçük çocuk ölür. Otopside çocuğun vücudunda öldürücü bir besin zehirlenmesi saptansa da, Dr. Nariman bir canlının ölümüne sebep olup olmadığını sorgulamaya başlar. Venedik Film Festivali’de En İyi Yönetmen ve En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini kazanan film, uluslararası festivallerde toplam 11 ödül aldı.
Türkiye’deki ilk gösterimi Gezici Festival’de yapılacak olan Filistin’in Oscar adayı Düğün Davetiyesi (Wajib), ismini Filistin’deki bir gelenekten alıyor. Yönetmenliğini Annemarie Jacir’in yaptığı film, geleneğe uygun olarak düğün davetiyelerini elden teslim etmesi gereken bir baba-oğulun kent içerisindeki yolculuklarını anlatırken Doğu-Batı çatışmasına ve İsrail’de yaşayan Filistinlilerin sorunlarına da değiniyor. Film Locarno Film Festivali’nde dört ödül kazandı.
Usta yönetmen Michael Haneke son filmi Mutlu Son’da (Happy End), Kuzey Fransa’da Calais kentinde büyük bir malikânede yaşayan Laurent ailesi üzerinden “burjuva kültürü”ne alaycı bir bakış atıyor. Saygınlığını ve bütünlüğünü korumaya çalışan burjuva ailesinin içten içe yaşadığı çürümüşlük, Haneke’nin kamerasına olduğu kadar, evin küçük depresif kızı Eve’in cep telefonununa da takılıyor. Mülteci krizini ve ırkçılığı, Laurent ailesinin ilişkilerine yönelttiği eleştirel bakışın bir parçası haline getiren Haneke, orta sınıfın korunaklı duvarlarını bir kez daha acımasızca yıkıyor.
IŞİD TERÖRÜNE FARKLI PERSPEKTİFLE YAKLAŞIM
Türkiye’de ilk gösterimi yapılacak Matthew Heineman’ın son belgeseli Hayaletler Kenti (City of Ghosts), IŞİD terörüne farklı bir perspektiften yaklaşıyor. IŞİD ve Ortadoğu’da yaşanan savaşı anlatan diğer yapımlardan farklı olarak, IŞİD yönetimi altında yaşamanın nasıl bir deneyim olduğunu anlatıyor. Rakka’da, IŞİD yönetimi altında yaşanan insan hakları ihlallerini takip eden, Rakka Sessizce Katlediliyor (RSK) adlı aktivist grubun, yaşadığı zorlukları ve verdiği mücadeleyi kayıt altına alan film uluslararası festivallerde dokuz ödül aldı.
MEKSİKALI İKONİK ŞARKICININ HAYATI ÜZERİNE
Chavela kimdir? Sadece bir şarkıcı mıdır? Hakkında söylenenlerin hepsi yaşandı mı? Hepsi basit birer dedikodudan mı ibaret? Amerikalı yönetmenler Catherine Gund ve Daresha Kyi’nin belgeseli Chavela, 93 yaşında dünyaya veda eden Meksikalı ikonik şarkıcı Chavela Vargas’ın daha pek çok soruyu barındıran hayatı üzerine. İki yönetmenin belgeseli sadece “sıradışı” bir karakterin hayat hikâyesini anlatmakla kalmıyor, bu sıradışı insanın portresini bize sunarken toplumsal cinsiyetin akışkan sınırları hakkında düşünmemize de yol açıyor. 60’tan fazla festivali dolaşan belgesel, şimdi de Gezici Festival’de.
Fransız Yeni Dalga sinemasının kadın temsilcisi Agnès Varda, yanına milyonlarca takipçisi olan 34 yaşındaki, Instagram fenomeni JR’ı da alıp mekânların, yüzlerin, anıların, öykülerin izini süren bir yolculuğa çıkarsa ne olur? Ortaya eğlenceli olduğu kadar, enerjik ve deli dolu, hüzünlü bir hikâyeler toplamı çıkar. İkilinin yolculuklarını ve yolculuk sırasında kurdukları beklenmeyen dostluklarını belgeselleştirdikleri Mekânlar ve Yüzler (Faces Places) an’a ve mekâna sıkışan hikâyeyi özgürlüğüne kavuşturarak seyirciye tadına doyulmaz bir görsel şölen yaşatıyor. Film, Cannes Film Festivali’nde Altın Göz Belgesel Ödülü ile Toronto Film Festivali’nde İzleyici Ödülü de dahil olmak üzere birçok ödül aldı.
ERCAN KESAL REHBERLİĞİ
Gezici Festival, bu yıl seyircisini, yazar ve sinema oyuncusu Ercan Kesal rehberliğinde, sinema sanatında adalet ve vicdan olgusunun farklı yüzlerini izlemeye çağırıyor. Kesal’a göre, “sinemayla birlikte insanın ilk kez “zamanı” durdurma, yeniden yaratma ve isterse ona geri dönme olanağına” kavuşması sinemaya özel bir güç bahşediyor: Zamanı, insanlığın her gün deneyimlemekten geri duramadığı maddi gerçekliğe bağlaması, kendisi de zamana bağlı olarak var olabilen “vicdan”ımızı fark etmemizi sağlıyor, çünkü “bellek vicdan demektir ve unutmaksa vicdansızlıktır.” Ercan Kesal, Gezici Festival için seçtiği üç filmi, “Sinemanın Gücü ve Sinemada Adalet-Vicdan Olgusu” başlığı altında derledi.
Usta yönetmen Sidney Lumet’nin renkli filmlerin popülerleşmeye başladığı dönemde siyah beyaz çektiği 12 Kızgın Adam, gösterime girdiği yıl gişede pek ilgi görmese de, eleştirmenlerin gözdesiydi. Tamamı bir jüri odasında geçen film, 18 yaşında bir gencin babasını bıçaklamasıyla ilgili davada, jürinin karar alma sürecini anlatır. “Suçlu” kararının idam cezası anlamına geldiğini bilen ve bunun ağırlığını hisseden bir jüri üyesi, hızlıca “suçlu” kararı verip, bir an önce bu işten sıyrılmak isteyen 11 jüri üyesini ikna edebilecek midir?
ÖLDÜRME EYLEMİYLE YÜZLEŞME
Bölümün ikinci filmi, Polonyalı usta yönetmen Krzysztof Kieślowski’ye bugünkü ününü ve kült konumunu kazandıran mini TV serisi Dekaloglar’dan, Dekalog 5’in uzun metraja dökülmüş hali olan Öldürme Üzerine Kısa Bir Film. Kieślowski’nin filmi de, Lumet’nin filminde olduğu gibi bizi öldürme eyleminin kendisiyle yüzleştirir. Anlamsız, vahşice işlenmiş bir cinayeti izleyen yargılama süreci ve bir o kadar anlamsız ve vahşice gerçekleştirilen infazın arasında mekik dokuyan film, müvekkilinin idam edilmesinde istemsizce rol oynayan idealist avukat aracılığıyla izleyicisini “öldürme” ve “devlet eliyle öldürme” eylemleri arasındaki farkı düşünmeye iter.
Lumet ve Kieślowski’nin filmleri bizi, “kamusal” insanın adalet-vicdan ikilemleriyle yüzleştirirken, Asghar Farhadi, pek çok festivalden ödülle dönen filmi Satıcı’da, izleyiciyi evlilik, şehir yaşamı ve gündelik hayatta fark edilmeyecek şekilde içselleştirdiğimiz, ufak gibi görünen büyük “adaletsizlik”lerle yüzleştiriyor. Tahran’da yaşayan genç bir çift, oturdukları apartman dairesi hasar görünce yeni bir daireye taşınmak zorunda kalır. Dairenin önceki kiracısıyla ilişkili bir olayın etkileri, tiyatroyla uğraşan bu orta sınıf kentli çifti beklenmedik yerlere itecektir.
DANIS VILLENEUVE'NUN İKİ FİLMİ GÖSTERİLECEK
23’üncü Gezici Festival’in bu yılki programında Kanada Büyükelçiliği’nin katkılarıyla Kanadalı usta yönetmen Denis Villeneuve yer alacak. Kitty Aal’ın hazırladığı bu bölümde yakın zamanda ismi pek çok gişe başarısı gösteren yüksek bütçeli filmlerle özdeşleşen Kanadalı yönetmenin “Kaderini Bilseydin, Yine de Yaşar mıydın? başlığıyla iki filmi gösterilecek. En son Blade Runner 2049 (2017) filmiyle gündeme gelen Kanadalı yönetmen, günümüz sinemasının en bilinen yönetmenlerinden. Erken dönem filmlerinden beri, geçmişte yapılan tercihlerin bugüne musallat olan sonuçlarıyla yüzleşen karakterleri içeren filmlerini, “varoluşsal dedektif hikâyeleri” olarak ele almak da mümkündür. Gezici Festival, Kanadalı ustanın bu tip iki filmini festival seyircisiyle buluşturuyor.
İki öğrencinin perspektifinden, Montreal kentinde yaşanan bir katliamı anlattığı Politeknik (Polytechnique, 2009), yönetmenin gerçekleri keskin bir şekilde vermek için siyah-beyaz sinematografinin olanaklarını kullandığı bir dram. 1989 yılında, feminizm düşman olduğunu düşünen akıl sağlığı bozuk bir genç adam, mühendislik eğitimi alan kız öğrencileri katletti. Villeneuve’ün filmi, soğukkanlılığını kaybetmeden, olayların gelişimini, kurtulanlar ve olaya tanık olanların üzerinde yarattığı etkinin psikolojik ve felsefi boyutlarını takip ediyor. Film, pek çok ulusal ve uluslararası festivalden 16 ödül toplamıştı.
Villeneuve’ün festival kapsamında gösterilecek diğer filmi İçimdeki Yangın (Incendies, 2010). Senaryosu Wajdi Mouawad’ın oyunundan adapte edilen film, Quebec’li Jeanne ve Simon kardeşlerin Ortadoğu’da ailelerinin gizemli geçmişini araştırmalarının hikâyesi. Anneleri Nawal’ın ölümünden sonra ellerine geçen mektuplarda, her biri daha önce tanışmadığı yakın bir akrabasını bulmakla görevlendirilen iki kardeş, arayışları sırasında kendilerine dair hiç beklemedikleri gerçeklerle, savaşın ve şiddetin saçmalığıyla yüzleşmek ve geçmişleriyle yeniden hesaplaşmak zorunda kalıyorlar. Film, çeşitli ulusal ve uluslararası festivallerden 39 ödül toplamıştı.
İTALYAN SİNEMASI
Gezici Festival, İtalyan Usülü Komedi bölümünde bu yıl İtalya’da 31’inci yaşını kutlayan Il Cinema Ritrovato Film Festivali ile işbirliği yapıyor. Il Cinema Ritrovato (Yeniden Keşfedilen Sinema), İtalya’nın en önemli film arşiv ve restorasyon kuruluşlarından olan Bologna Sinemateki (Cineteca di Bologna) tarafından 1986’dan bu yana gerçekleştirilen bir etkinlik. “Sinefiller için eşi bulunmaz bir cennet” olarak tanımlanan Il Cinema Ritrovato Festivali’nde, Bologna’nın Maggiore Meydanı, kurulan devasa beyazperdesiyle yaz boyunca 4000 kişilik bir açık hava sineması haline geliyor.
23’üncü Gezici Festival kapsamında, Il Cinema Ritrovato’nun koordinatörlerinden Guy Borlee’nin katılımıyla sinemaseverler, İtalyan sinemasının tarihine göz atma şansını yakalayacak. Guy Borlee, ellili yılların sonundan yetmişli yılların başına kadar üretilen ve çoğu zaman seks, evlilik, hamilelik, boşanma gibi el yakıcı konuları hicveden “İtalyan Tarzı Komedi”nin üç önemli yönetmeninden, üç filmi bir araya getiren bir seçki hazırladı.
İtalya Büyükelçiliği’nin desteklediği bu bölümün öne çıkan filmi Sollama (Il Sorpasso), Dino Risi’nin en önemli çalışmalarından biri olarak kabul ediliyor. Bir hukuk öğrencisiyle, lafbaz ve serseri bir bekârın Roma’dan Toskana’ya yaptıkları yolculuğun hikâyesini anlatan film, sadece “İtalyan Tarzı Komedi”nin değil, aynı zamanda İtalyan sineması yol filmlerinin erken örneklerinden birini izleme şansını sunuyor izleyiciye. Piatrangeli’ye Nastro d'Argento Ödülü’nü kazandıran Onu İyi Tanırdım (lo La Conoscevo Bene), hikâyenin merkezine bir kadını yerleştirerek, taşradan Roma’ya sinema yıldızı olmak amacıyla gelmiş Adriana’nın (Stefania Sandrelli) Roma’da başından geçen “aşk” ilişkilerini anlatıyor. Bir kadının gözünden, kadın-erkek eşitliği meselesini komedileştiren film, İtalyan sinemasının “küçük” dünyasına ironik bir eleştiri yöneltiyor.
Bölümün son filmi, Bayanlar ve Baylar (Signore & Signori), 1966 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü’nü almasına karşın yakın zamana kadar hak ettiği ilgiyi görmemiş bir yapım. Film, küçük bir İtalyan kasabası’nda geçen evlilik, boşanma, aldatma ve seks ekseninde gelişen üç farklı öyküyü filmleştiriyor: Bir adam neden iktidarsız rolü yapar? Bir banka memuruna kasabanın bütün erkekleri neden tavır alır? Erkekler neden peşinden koştukları bir kadından birdenbire uzaklaşırlar? Bu soruların yanıtları “komik” cinsel öyküler içerse de; Germi’nin filmi İtalyan toplumunun baskıcı karakterine yönelik bir politik eleştiriyi de içeriyor.
SESSİZ DİVALAR
Gezici Festival’in sinemanın geçmişini bugünüyle buluşturan özel bölümlerinden biri, her yıl olduğu gibi sessiz filmlerin ilginç dünyasına uzanıyor. Sessiz Divalar: Zamansız ve İsyankâr başlığı altında bu yıl Gezici Festival’de gösterilecek iki sessiz film, Hollanda EYE Film Müzesi sessiz film küratörlerinden Elif Röngen-Kaynakçı’nın katkılarıyla belirlendi.
Gezici Festival’in bu özel bölümünde gösterimi yapılacak ilk film, 1915 yılı İtalyan yapımı Filibus: Göklerin Gizemli Korsanı (Filibus: Mysterious Pirate of the Skies). Mario Roncoroni’nin yönettiği film, yalnızca günümüz sinemasının vazgeçilmezleri haline gelen bilimkurgu ve aksiyon öğelerinin en erken örneklerini içermesiyle değil, aynı zamanda filmin ana karakterinin sıradışı bir kadın olmasıyla da “zamansız”. Christina Ruspoli’nin canlandırdığı Filibus karakteri, geceleri gelişmiş teknolojik hava araçlarıyla ortalığı kasıp kavuran bir hırsızken, gündüzleri toplumun saygıdeğer bir üyesi olan Barones Troixmonde’dur. Peşine düşen deneyimli bir dedektifle giriştiği kedi-fare oyununda, Filibus’un şekilden şekile girmesini, kadından erkeğe dönüşmesini izlerken, sinemanın erken döneminin en sıradışı kadın karakterlerden birini de izlemiş oluruz.
Bu bölümde gösterimi yapılacak ikinci film, Herbert Brenon’un yönettiği ve başrolünde “femme fatale” karakterlerin öncülerinden Pola Negri’nin oynadığı, 1923 yılı A.B.D. yapımı İspanyol Dansçı (The Spanish Dancer). Pola Negri’nin çingene bir dansçıyı canlandırdığı film, daha sonra pek çok versiyonu beyazperdeye aktarılan, 19. yüzyıl Fransız oyun yazarı Adolphe Phillippe Dennery’nin Don César de Bazan isimli romanı üzerine kurulan klasik bir aşk hikayesi: Çingene Dansçı Maritana, yoksullaşmış bir asilzade olan Don César de Bazan’a aşıktır. Don César de Bazan, Kral tarafından tutuklandığında, Maritana kendisini erkek dünyasının entrikalarının ortasında bulacaktır. Özgün kopyası bütün halinde günümüze ulaşmayan filmin restorasyonu, birkaç değişik kopyanın bir araya getirilmesiyle 2012 yılında EYE Film Müzesi tarafından yapıldı. Sessiz filmlerin hâlâ söyleyecek sözü olduğunu kanıtlayan bu iki film, Baba Zula’nın canlı müziği eşliğinde sunulacak.
GUY BEN NER
İsrail Büyükelçiliği’nin katkılarıyla düzenlenecek ve Guy Ben Ner’in 2000-2016 yılları arasında gerçekleştirdiği video çekimlerinden oluşan Aile, Yalanlar ve Videoteyp adlı özel bölümde sanatçının beş videosunun gösterimi yapılacak: Moby Dick (2000), Çalınan Güzellik (Stealing Beauty, 2008), Casuslar (Spies, 2011), Seskuşağı (Soundtrack, 2013) ve Zincirlerinden Kurtulan Sanatçılar (Escape Artist, 2016). Guy Ben Ner’in videoları ilk bakışta oyunbazlık, şen şakraklık ve yüzeysellik hissi verse de, hemen hepsi sinema ve edebiyatın önde gelen eserlerine atıflarla doludur. Sanatçı, çektiği videolarda sıradan “ev yaşantısı” fikri etrafında, çoğu zaman kendini, eşini ve çocuklarını oyuncu olarak kullanarak, rutinin kendisinde yarattığı müphemliği ve kaygıyı, “iş” ve “aile” arasında kurduğu dengeden aldığı hazzı görünür kılar. 
Guy Ben Ner’in edebiyat, sinema, politik ve ekonomik tesir, adaptasyon gibi konulara sıklıkla değindiği diğer eserlerinden oluşacak kapsamlı bir sergi de, Melis Golar küratörlüğünde seyirciyle buluşacak. Çağdaş Sanatlar Merkezi Füreya Koral Salonu’nda gerçekleşecek sergiye, Gezici Festival danışmanı Köken Ergun’la Guy Ben Ner arasında gerçekleştirilecek bir ‘sanatçı konuşması’ da eşlik edecek.

28 Ekim 2017 Cumartesi

Meltem törene damga vurdu

Uluslararası Antalya Film Festivali’nde ulusal yarışmanın iptal edilmesine tepki olarak düzenlenen 54. Ulusal Yarışma’nın kazananları önceki akşam ödüllendirildi.
Sunuculuğunu Korhan Abay’ın üstlendiği gece, festival direktörü Hülya Uçansu’nun konuşmasıyla başladı. Uçansu’nun “Sinema direnmektir” diyerek açtığı törende Ayşen Gruda’ya 'Yıldırım Önal anı ödülü' verildi.
Ödülü Gruda adına alan oyuncu Nur Sürer, Antalya’nın gerçek sahibinin sinemacılar ve Antalyalılar olduğunu, bir gün mutlaka o şehre geri döneceklerini söyledi.
“Daha” filmiyle ‘en iyi film’ ödülünü alan Onur Saylak da “Bu festival yerine geri dönecek!” dedi. Çok sayıda ünlü ismin katıldığı gece, Mabel Matiz ve Tuğçe Şenoğul şarkılarıyla renklendi.
Törene yarı transparan kırmızı bir elbiseyle katılan Meltem Cumbul geceye damga vurdu.
Ünlü oyuncu güzelliğiyle bütün dikkatleri üzerine çekti












26 Ağustos 2017 Cumartesi

İşte Türkiye’nin Oscar adayı Ayla'nın konusu

Türkiye'nin en iyi yabancı film dalındaki 2018 Oscar adayı Can Ulkay’ın yönetmen koltuğunda oturduğu Ayla filmi oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile sinema alanındaki meslek örgütlerinin temsilcilerinden oluşan 17 kişilik seçici kurulun kararıyla seçilen Ayla'nın kadrosu ve konusu merak konusu oldu. İşte Oscar'da Türkiye'yi temsil edecek olan Ayla filminin konusu ve kadrosuna ilişkin detaylı bilgi!

ABD’de 4 Mart 2018´de düzenlenecek olan Oscar ödüllerinde Türkiye’yi, başrollerinde Çetin Tekindor, İsmail Hacıoğlu ve Lee Kyung-Ji’nin yer aldığı ‘Ayla’ isimli film temsil edecek. Gerçek bir hikayeden alınan ve yönetmenliğini Can Ulkay’ın yaptığı film, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile sinema alanındaki meslek örgütlerinin temsilcilerinden oluşan 17 kişilik kurulun oy birliğiyle seçildi.
Kore Savaşı’nda yaşanan dramatik bir hikayeyi anlatan filmin konusu şöyle: “1950 yılında savaşta yer alan Süleyman Astsubay 5 yaşında bir kız bulur. Astsubay kızı yanına alır ve Ayla ismini verir. Ayla ile astsubay kısa sürede baba-kız gibi olurlar. Ancak 15 ay sonunda birliğin Türkiye’ye dönmesi gerekir. Ayla’yı bırakıp dönmek istemeyen Süleyman Astsubay her yolu denese de Kore kanunlarını aşamaz.”
ALMANYA, FATİH AKIN’IN ‘SOLGUN’UYLA YARIŞACAK
Almanya bu yıl 90’ıncısı düzenlenecek Oscar ödüllerine Fatih Akın’ın ‘Aus dem Nichts’ (Solgun) adlı filmiyle katılacak. Alman sinemasının ülke dışında temsilciliğini üstlenen German Films adlı kurum tarafından seçilen ‘Solgun’, Yabancı Dilde En İyi Film dalında yarışa katılacak. Film, neo-Naziler tarafından düzenlenen bir terör saldırısı ve bu saldırıda Kürt eşini ve oğlunu kaybeden Alman bir kadının hikâyesini anlatıyor.

18 Mayıs 2017 Perşembe

70. Cannes Film Festivali açılışına Monica Belluci damgası

Dün gece gerçekleşen 70. Cannes Film Festivali’nin açılış törenine sunucu Monica Belluci’nin Alex Lutz ile yaptığı sahne şovu damga vurdu.

70. Cannes Film Festivali dün gece Palais des Festivals et des Congrès’te düzenlenen törenle başladı.
2017 Cannes Film Festivali’nin sunuculuğunu 52 yaşındaki İtalyan model ve oyuncu Monica Belluci üstlendi.

Belluci’ye sahnede, Fransız komedyen Alex Lutz eşlik etti.
İkilinin sahnedeki şovu geceye damga vurdu.

Belluci ile 38 yaşındaki Lutz, sahnedeki öpüşmeleriyle gecenin en akılda kalan görüntüsüne imza attı.
‘İsmail’in Hayaletleri’ adlı filmle açılan festivalde Belluci, Dior tasarımı elbisesiyle göz doldurdu.
Belluci, festivalin jüri üyelerini tek tek sahneye davet etti. Jüri başkanı olan ünlü yönetmen Pedro Almodovar ile birlikte model Lily-Rose Depp, oyuncu Will Smith ve Jessica Chastain, İranlı yönetmen Asghar Farhadi, Paolo Sorrentino, Maren Ade ve Fan Bingbing sahnede seyircileri selamladı.

Festival açılışı, Blanca Li’nin dans gösterine de sahne oldu.
Blanca Li’nin dansına Benjamin Biolay ve Louane, şarkılarıyla eşlik etti.
İşte 70. Cannes Film Festivali açılış seremonisinden yansıyan kareler…










11 Mayıs 2017 Perşembe

İstanbul'da açık hava film festivali başlıyor

UNIQ Açık Hava Film Festivali 1 Haziran - 16 Eylül tarihleri arasında İstanbul'da yapılacak. UNIQ İstanbul ve Başka Sinema işbirliği ile düzenlenecek UNIQ Açık Hava Film Festivali, sinemaseverleri yaz boyunca haftanın üç günü seçkin filmlerle buluşturacak.

UNIQ Açık Hava Sahnesi’nde gerçekleştirilecek festival, bu yılın en çok konuşulan filmlerinden “La La Land” ile 1 Haziran’da başlayacak, ölümünün birinci yıl dönümünde Tarık Akan’ın anısına gösterilecek "Sürü" ile 16 Eylül’de kapanacak.
Başka Sinema’nın hazırladığı program, kısa filmlerden animasyona, komediden korku sinemasına, belgesellerden fantastik filmlere oldukça zengin bir seçki sunuyor.
Cannes, Berlin, Venedik gibi saygın festivallerden ödülle dönmüş, Oscar kazanmış ya da aday olmuş yabancı filmler, Türkiye’de son bir yılda yapılmış en önemli bağımsız sinema örnekleri, Pedro Almodovar, Ken Loach, Jim Jarmusch, Asghar Farhadi, Reha Erdem, François Ozon, Oliver Stone, Yeşim Ustaoğlu, Pablo Larrain gibi dünyaca ünlü yönetmenlerin son filmleri, dünya sinemasının yeni yıldızları olmaya aday genç yönetmenlerin yapıtları UNIQ Açık Hava Film Festivali kapsamında yaz boyunca Salı, Perşembe ve Pazar akşamları hava karardıktan sonra UNIQ Açık Hava Sahnesi’nde izleyicilerle buluşacak.
Festival kapsamında bazı filmlerin oyuncuları ve yönetmenleri de gösterimler sırasında sinemaseverlerle bir araya gelecek.
UNIQ Açık Hava Film Festivali'nde Haziran ayında gösterilecek filmlerin programı şöyle:
1 Haziran Perşembe:
La La Land
4 Haziran Pazar:
Julieta
6 Haziran Salı:
Jackie
8 Haziran Perşembe:
Kısa film gecesi
11 Haziran Pazar:
Moonlight
13 Haziran Salı:
Princess Monokoke
15 Haziran Perşembe:
Elle
18 Haziran Pazar:
1) My Life As A Zucchini
2)The Red Turtle
20 Haziran Salı:
Captain Fantastic
22 Haziran Perşembe:
Paterson
25 Haziran Pazar:
I, Daniel Blake
27 Haziran Salı
Desierto
29 Haziran Perşembe
Albüm

25 Mart 2017 Cumartesi

36. İstanbul Film Festivali biletleri satışa çıkıyor

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 36. İstanbul Film Festivali’nin biletleri 25 Mart Cumartesi günü satışa çıkıyor.

Sinemaseverler biletlerini 25 Mart Cumartesi günü 10.30’dan itibaren Biletix satış kanalları ile Atlas ve Rexx sinemalarında açılacak gişelerden satın alabilirler. Festival biletleri bu yıl da hizmet bedeli eklenmeden, tüm satış kanallarında aynı ücretlerle satışa sunulacak.
5-15 Nisan tarihlerinde gerçekleştirilecek 36. İstanbul Film Festivali’nin programında 186 uzun metrajlı ve 17 kısa film yer alıyor. Festival kapsamında 21 bölümde 61 ülkeden 207 yönetmenin toplam 203 filminin gösteriminin yanı sıra konuk sinemacıların katılacağı söyleşilerden sinema derslerine birçok özel etkinlik de gerçekleştirilecek. 36. İstanbul Film Festivali’nin programı ve gösterim çizelgesine film.iksv.org adresinden ulaşılabilir.
Festival programına göz atın
Festivalde gösterimi yapılacak filmler ve etkinliklerle ilgili ayrıntılı bilgileri, festival çizelgesini ve sinemaseverlerin ihtiyaç duyacakları tüm ayrıntıları içeren festival kataloğu, Atlas, Beyoğlu ve Rexx sinemaları, Biletix satış noktaları ve İKSV’den 8 TL’ye satın alınabilir.
Festival programıyla ilgili ayrıntılara aynı zamanda film.iksv.org’dan ve İKSV Mobil’den de ulaşılabilir. film.iksv.org’da merak ettiğiniz tür ve konudaki filmleri bularak programınızı oluşturmak artık daha kolay. Web sitesinde festival programında yer alan tüm filmler, film seçimini kolaylaştırmak amacıyla 65 farklı kategoride etiketlerle işaretlendi.
Bilet fiyatları
İstanbul Film Festivali’nde biletler 20 TL; öğrenci ile 65 yaş ve üstü sinemaseverler için ise 14 TL’den satışa sunuluyor. Tüm 21.30 seansları ise 20 TL.
Hafta içi gündüz seansları (11.00, 13.30, 16.00) ve Pera Müzesi’nde yapılacak gösterimlerin tümü yalnızca 8 TL.
Hafta içi gündüz seansları öğrenciler İçin 1 TL
Öğrencilere 1 TL, kimlik zorunlu
Festivalde hafta içi 11.00, 13.30 ve 16.00 seanslarında toplam 20.000 koltuk, öğrenciler için 1 TL üzerinden satışa sunuluyor. Uygulamanın gerçekleştirilmesine katkı sağlayan hamilerin listesi film.iksv.org adresinde yer alıyor. 1 TL’lik öğrenci biletlerinden satın alan izleyicilerin salon girişlerinde öğrenci kimliklerini göstermeleri zorunlu, biletler ise kapasiteyle sınırlı.
Lale Kart üyeleri her zaman olduğu gibi festival biletlerini ön satış döneminde ve %25’e varan özel indirimlerle alabiliyor. Öncelikli biletler, Atlas ve Rexx sinemalarının yanı sıra Lale Kart İletişim Merkezi, Biletix web sitesi (www.biletix.com) ve Biletix satış noktalarından alınabilir.
Festival sosyal medyada
İstanbul Film Festivali’ni sosyal medyada takip ederek festivalle ilgili gelişmelerden anında haberdar olabilir; filmler, etkinlikler ve konuklarla ilgili bilgilere ve programa dair ipuçlarına ulaşabilir; sosyal medyada #istfilmfest17 etiketini kullanarak festival sohbetinin bir parçası olabilirsiniz. Ayrıca AppStore ve Google Play’den indirilebilen İKSV Mobil uygulamasıyla festivalle ilgili tüm bilgilere erişebilir ve AppStore’dan indirilebilen İKSV Kitaplık uygulamasıyla festival kataloğunu iPad’inizden okuyabilirsiniz.

19 Şubat 2017 Pazar

"Altın Ayı" sahibini buldu

67. Uluslararası Berlin Festivalin'de "Altın Ayı" ödülünü Macar yönetmen Ildiko Enyedi'nin "Beden ve ruh" filmi kazandı.

Almanya'nın başkenti Berlin'de, festivalde dağıtılan ödüller Berlinale Palast sinemasında düzenlenen törende sahiplerini buldu.
67.BERLİNALE’DE ÖDÜL KAZANANLAR ŞÖYLE:
En iyi film (Altın Ayı): Ildiko Enyedi/“Beden ve ruh”
Jüri Büyük Ödülü: Alain Gomis/"Felicite"
En iyi yönetmen: Aki Kaurismaeki /"Umudun diğer tarafı”
En iyi kadın oyuncu: Kim Minhee/"On the Beach at Night Alone"
En iyi erkek oyuncu: Georg Friedrich/"Ayınlık geceler"
En iyi senaryo: Sebastian Lelio und Gonzalo Maza /"A Fantastic Woman"
Alfred Bauer Ödülü: Agnieszka Holland/"Pokot"
En iyi ilk film: Carla Simon/"Summer 1993"
En iyi kısa film (Altın Ayı): Diogo Costa Amarante /"Cidade Pequena"
Berlin'de 9 Şubat’ta başlayan 67. Uluslararası Berlin Film Festivali’nde 72 ülkeden 399 film gösterildi, 18 film de "Altın Ayı" ve "Gümüş Ayı" ödülleri için yarıştı.

23 Ekim 2016 Pazar

Altın Portakal'ın ilk sahipleri belli oldu

52'inci Uluslararası Antalya Film Festivali'nin ilk Altınportakal’ları sahiplerini buldu.


Bu yıl ilk kez ödüller iki farklı törende verildi. Bu gece yapılacak törende Ulusal ve Uluslararası uzun metraj filmlerinin en iyi erkek ve kadın oyuncuları, yönetmenleri ve en iyi filmler ödül alacak.
Bu gece yapılan ilk törende En iyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü’nü Muna Filmi’ndeki rolü ile Kaan Çakır aldı. En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü ise Çırak filmindeki rolü ile Çiğdem Selışık’ın oldu. Gecede En İyi İlk Film Ödülü'nü Çırak filmi aldı. Takım Mahalle Aşkına filmi ise 3 ödül ile geceye damgasını vurdu.


AKM Aspendos Salonunda düzenlenen törene Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel ile eşi Ebru Türel ve sanatçılar, kırmızı halından yürüyerek salona geldi.


İlk törenin Altınportakal’ları şöyle:

En İyi İlk Film ödülü: Çırak

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü: Çırak-Çiğdem Selışık

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü: Muna-Kaan Çakır

En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü: Takım Mahalle Aşkına

En İyi Kurgu Ödülü: Takım Mahalle Aşkına- Emre Şahin

En İyi Görüntü Yönetmeni: Rüzgarın Hatıraları-Andreas Sinanos

Behlül Dal Jüri Özel Ödülü: Takım Mahalle Aşkına-Yağız Can Konyalı

Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü: Kalandar Soğuğu

Film-Yön En İyi Yönetmen Ödülü: Saklı- Selim Evci

Belgesel İzleyici Ödülü: Zerk

Kısa Film İzleyici Ödülü: Zilan.'


25 Eylül 2016 Pazar

Adana Film Festivali'nde en iyi film 'Koca Dünya'

Adana'da bu yıl 23'üncüsü düzenlenen Adana Uluslararası Film Festivali'nde ödüller sahiplerini buldu. 'En İyi Film Ödülü'ne Reha Erdem'in yönettiği 'Koca Dünya' filmi layık bulundu. Bu yıl yaşamını yitiren Tarık Akan'a adanan Tarık Akan En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'nü Menderes Samancılar alırken, Türkan Şoray En İyi Kadın Oyuncu Ödülü de Gizem Erdem'in oldu. Ödül töreninde Cem Yılmaz'ın esprileri katılımcıları güldürdü.


Bu yıl adındaki 'Altın Koza' ibaresi çıkarılan Adana Uluslararası Film Festivali'n büyük ödül töreni, Çukurova Üniversitesi Kongre Merkezi'nde düzenlendi. Adana Valisi Mahmut Demirtaş, Büyükşehir Belediye Başkanı MHP'li Hüseyin Sözlü, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürü Enver Arslan, çok sayıda ünlü oyuncu ve sinemacının ilgi gösterdiği törende, kırbızı halıda yürüyen özellikle kadın konuklar şıklıklarıyla öne çıktı. 

Drone şaşırttı

Gecenin sunuculuğunu Ceyda Düvenci ve Cem Davran yaparken, ünlü sanatçı Zuhal Olcay, piyanist Selim Atakan ile birlikte sevilen şarkılarını seslendirdi. Törende Cem Yılmaz, Demet Akbağ, Yetkin Dikinciler, Tuba Büyüküstün, Menderes Samancılar ve Yüksel Aksu gibi isimler büyük ilgi gördü. Cem Yılmaz'ın beraber oturduğu ve başrolünü üstlendiği İftarlık Gazoz filmini yöneten Yüksel Aksu ile sürekli sohbet edip gülmesi dikkat çekti. Törenin yapıldığı salonda, yapım ve canlı yayın ekibi havadan görüntü almak için insansız hava aracı 'Drone' kullandı. Şaşkınlığını gizleyemeyen konuklar ve sunucular uzun süre dronenin salonda uçuşunu izledi.

'Kesintisiz sürecek'

Yaklaşık 2 bin kişilik salonun tamamen dolduğu törende konuşan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, geçen yıl şehitler nedeniyle bir kısmı yapılamayan festivalin bundan sonra kesintisiz sürmesi için çalışacaklarını söyledi. Adana Valisi Mahmut Demirtaş da, konuklara teşekkür edip sanata ve sanatçıya hep destek olacaklarını anlattı. Cem Yılmaz'ın esprileriyle katılımcıları güldürdüğü törende ilk olarak Ulusal Öğrenci Filmleri Yarışması ve Akdeniz Ülkeleri Film Yarışması'nda başarı gösteren film ve ekiplerine ödülleri verildi.

12 film yarıştı

Sinema ve sanat dünyasının önemli isimlerinin yer aldığı ve 12 filmin yarıştığı Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması'nın jüri başkanlığını ünlü yönetmen ve senaryo yazarı Tayfun Pirselimoğlu yaptı. Jüride ayrıca yönetmen Emin Alper, görüntü yönetmeni Türksoy Gölebeyi ve oyuncular Hatice Aslan ile Muhammet Uzuner görev yaptı. Festivalin en önemli ayağı olarak gösterilen Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması'nda, Erhan Tuncer'in 'Ağustos Böcekleri ve Karıncalar', Mehmet Can Mertoğlu'nun 'Albüm', Kıvanç Sezer'in 'Babamın Kanatları', Handan Öztürk'ün 'Bana Git De', Hiner Saleem'in 'Dar Elbise', Çağdaş Çağrı'nın 'Geçmiş', Yüksel Aksu'nun 'İftarlık Gazoz', Reha Erdem'in 'Koca Dünya', Güven Beklen'in 'Mehmet Salih', Çağan Irmak'ın 'Nadide Hayat', Derviş Zaim'in 'Rüya' ve Cemil Ağacıkoğlu'nun 'Tarla' adlı eserleri yarıştı. 

Festivalde neler oldu?

Festivalin Onur Ödülleri bu yıl usta oyuncular Ayla Algan ve Murat Soydan ile yazar Osman Şahin'e verildi. Festivalin gösterim bölümünde, son bir yıl içinde dünyanın çeşitli festivallerinden ödüller almış seçkin eserlerin Türkiye prömiyerleri, Adana'da yapıldı. Festival boyunca uzun ve kısa metraj filmler ile belgesellerden oluşan 250 film, 636 gösterimle izleyiciyle buluştu. Festival haftası boyunca Eski Türk Filmleri Afişleri ve 45'likler Sergisi, Türk Sineması'nın Yüzleri Sergisi ve Film Afişleri Sergisi sanatseverlerin ilgisini gördü. Festivalde geleneksel kısa film atölyesi de gerçekleştirildi.

Ulusal uzun metraj film yarışması ödülleri

SİYAD En İyi Film Ödülü: Babamın Kanatları (Kıvanç Sezer)

Film - Yön En İyi Yönetmen Ödülü: Reha Erdem (Koca Dünya)

Umut Veren Genç Erkek Oyuncu: Ilgaz Kocatürk (Tarla)

Türkan Şoray Umut Veren Genç Kadın Oyuncu: Ecem Uzun (Koca Dünya)

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Musap Ekici (Babamın Kanatları)

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Kübra Kip (Babamın Kanatları)

En İyi Müzik Ödülü: Bajar (Babamın Kanatları)

En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü: Meral Efe - Yunus Emre Yurtseven (Albüm)

En İyi Kurgu Ödülü: Umut Sakallıoğlu (Babamın Kanatları)

En İyi Görüntü Yönetmeni: Florent Herry (Koca Dünya)

Tarık Akan En İyi Erkek Oyuncu: Menderes Samancılar (Babamın Kanatları)

En İyi Kadın Oyuncu: Gizem Erdem (Rüya)

Jüri Özel Ödülü: Tarla (Cemil Ağacıkoğlu) 

En İyi Senaryo: Mehmet Can Mertoğlu (Albüm)

Adana İzleyici Ödülü: Yüksel Aksu (İftarlık Gazoz)

En İyi Yönetmen Ödülü: Mehmet Can Mertoğlu (Albüm)

Yılmaz Güney Ödülü: Babamın Kanatları (Kıvanç Sezer)

En İyi Film Ödülü: Koca Dünya (Reha Erdem)

16 Nisan 2016 Cumartesi

Altın Lale Ödülleri sahiplerini buldu

35. İstanbul Film Festivali'nin Ulusal Yarışma bölümünde, Ahu Öztürk'ün "Toz Bezi" En İyi Film ödülünü aldı.

Bu yıl 35.si düzenlenen İstanbul Film Festivali’nin Altın Lale Ödülleri’nin sahipleri belirlendi. En İyi Film dalında Altın Lale Ödülü, Ahu Öztürk’ün “Toz Bezi” filmine verildi. En İyi Yönetmen seçilen Mustafa Kara’nın “Kalandar Soğuğu” filmi de Toz Bezi gibi büyük bir başarı yakaladı.

ALTIN LALE ÖDÜLÜ KAZANANLAR:

-En İyi Film: Toz Bezi

-En İyi Yönetmen: Mustafa Kara (Kalandar Soğuğu)

-En İyi Kadın Oyuncu: Asiye Dinçsoy (Toz Bezi)

-En İyi Erkek Oyuncu: Haydar Şişman (Kalandar Soğuğu)

-En İyi Senaryo: Ahu Öztürk (Toz Bezi)

-En İyi Görüntü Yönetmeni: Cevahir Şahin ve Kürşat Üresin (Kalandar Soğuğu)

-En İyi Kurgu: Mustafa Kara, Umut Sakallıoğlu ve Ali Aga (Kalandar Soğuğu)

-En İyi Özgün Müzik: Doğan Duru (Tarla)

-Jüri Özel Ödülü: Rauf (Barış Kaya ve Soner Caner)

TÜRKER İNANOĞLU’NA ÖZEL ÖDÜL 

Cem Davran’ın sunuculuğunu yaptığı gecede ilk olarak, bu yılki Sinema Onur Ödülleri’ni kazananlara Altın Lale’leri verildi. Jeyan Ayral Tözüm, Şerafettin Gür, Suzan Avcı ve Perran Kutman ödüllerini alırken, geçtiğimiz günlerde vefat eden ünlü yönetmen Ülkü Erakalın’ın ödülü oğlu Murat Erakalın’a takdim edildi. Murat Erakalın, ödülü Türkan Şoray’dan aldı.

Bu arada, meslek hayatının 60. yılında, Türk Sineması’na katkılarından dolayı Türker İnanoğlu’na da Özel Ödül verildi.

“BARIŞI KADINLAR KURACAK”

Ulusal Yarışma’da En İyi Film dalında Altın Lale Ödülü’ne Ahu Öztürk’ün “Toz Bezi” adlı filmi layık görüldü. Ahu Öztürk ödülünü Jüri Başkanı Müjde Ar’dan aldı. Ahu Öztürk, yaptığı kısa konuşmada, “Ben ödülü, Şırnak’ta çocuklarının ölüsünü buzdolabında saklayan annelerden, yurtdışında çocuğuyla vedalaşıp burada tekrar cezaevine gelen sevgili Meral Camcı’ya uzanan o yol adına alıyorum. Savaşlar kadınları ve önce çocukları vuracaksa, barışı da kadınlar kuracak” dedi.
En İyi Yönetmen dalında Altın Lale, “Kalandar Soğuğu” filmiyle Mustafa Kara’ya verildi. Kara’ya ödülünü Onur Ünlü takdim etti.

Onat Kutlar anısına verilen Jüri Özel Ödülü’ne Barış Kaya ve Soner Caner’in “Rauf” adlı filmi layık görüldü. Filmin yönetmenlerine ödülü, Anadolu Efes Türkiye Kurumsal İletişim Müdürü Simge Balaban takdim etti.

En İyi Kadın Oyuncu Ödülü “Toz Bezi” filmindeki rolüyle Asiye Dinçsoy’un oldu. Oyuncuya ödülünü jüri üyesi Tansu Biçer verdi.

En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü “Kalandar Soğuğu” filmindeki rolüyle Haydar Şişman kazandı. Haydar Şişman ödülünü, jüri üyesi Niki Karimi’den aldı.

En İyi Senaryo Ödülü’nü “Toz Bezi” filmiyle Ahu Öztürk kazandı. Ödülü jüri üyesi Murat Uyurkulak verdi.

En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü’nü, “Kalandar Soğuğu” filmiyle Cevahir Şahin ve Kürşat Üresin kazandı. Ödülü jüri üyesi Torsten Frehse verdi.

En İyi Kurgu Ödülü’nü “Kalandar Soğuğu” filmiyle Mustafa Kara, Umut Sakallıoğlu ve Ali Aga kazandı. Ödülü Çiçek Kahraman takdim etti.

En İyi Özgün Müzik Ödülü “Tarla” filmiyle Doğan Duru’ya verildi. Ödülü, müzisyen Mabel Matiz takdim etti.

DİĞER ÖDÜLLER

Festivalde, Uluslararası Yarışma Altın Lale Ödülü’ne Meksikalı yönetmen Rodrigo Plá’nın “Bin Başlı Canavar” adlı filmi değer görüldü.

Altın Lale Uluslararası Yarışma Jüri Özel Ödülü’nü ise İngiliz yönetmen Brady Corbet’in “Bir
Liderin Çocukluğu” adlı filmi kazandı.

Ulusal Kısa Film Yarışması’nda En İyi Kısa Film Ödülü’nü Ziya Demirel’in “Salı” adlı filmi kazandı. Ödülü yönetmene jüri üyelerinden Can Evrenol verdi. Barış Sarhan’ın “Cemil Şov” adlı filmi ise Mansiyon ödülüne layık görüldü.

Ulusal Belgesel Yarışması’nda da En İyi Belgesel Ödülü Onur Bakır ve Panagiotis Charamis’in yönettiği “Hazır Ol!” filmine verildi. Ayşe Polat’ın yönettiği “Ötekiler” filmi ise Mansiyon’a layık görüldü.

Bu arada, Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü’nü “Çırak” filminin yönetmeni Emre Konuk kazandı.
Sanatsal açıdan değeri tartışmasız olan, bunun yanı sıra karşılıklı iletişimi destekleyen ve birleştirici özellik taşıyan filmlere verilen Cineuropa.org Ödülü’nü bu yıl Türkiye Sineması Altın Lale Ulusal Yarışma’da yer alan Ahu Öztürk’ün yönettiği “Toz Bezi” filmi kazandı.

15 Nisan 2016 Cuma

Altın Palmiye adayları açıklandı

69. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için Pedro Almodovar, Ken Loach ve Sean Penn'in filmlerinin de aralarında bulunduğu 17 film yarışacak.


69. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışacak filmler belli oldu.
Paris'te düzenlenen basın toplantısında Festival Genel Direktörü Thierry Fremax ve Festival Başkanı Pierre Lescure festival programını açıkladılar.

Adaylar arasında Pedro Almodovar, Ken Loach, Sean Penn, Xavier Dolan, Paul Verhoeven ve Dardenne Kardeşler gibi yönetmenlerin de filmlerinin bulunduğu 17 film ana kategoride Altın Palmiye için yarışacak.

Woody Allen'in “Cafe Society” filmiyle açılacak festivalde, Allen'ın filminin yanı sıra Steven Spielberg'in “The BFG” ve Jodie Foster'ın “Money Monster” filmleri de yarışma dışı filmler bölümünde gösterilecek yedi film arasında yer aldı.

Festival yöneticileri, Altın Palmiye için yarışacak 17 filmi 1869 film arasından seçti.
Fransa'nın Cannes şehrinde 11-22 Mayıs'ta yapılacak sinema festivalinde jüri başkanlığını "Mad Max" serisi filmlerin yönetmeni George Miller yapacak.

Altın Palmiye için yarışacak filmler ve yönetmenleri:

1- “Agassi”, Park Chan-Wook

2- “American Honey”, Andrea Arnold

3- “Aquarius”, Kleber Mendonca Filho

4- “Bacalaureat”, Cristian Mungiu

5- “Elle”, Paul Verhoeven

6- “I, Daniel Blake”, Ken Loach

7- “It’s Only the End of the World”, Xavier Dolan

8- “Julieta”, Pedro Almodovar

9- “The Last Face”, Sean Penn

10- “Loving”, Jeff Nichols

11- “Ma Rosa”, Brilliante Mendoza

12- “The Neon Demon”, Nicolas Winding Refn

13- “Personal Shopper”, Olivier Assayas

14- “Rester Vertical”, Alain Guiraudie

15- “Sierra-Nevada”, Cristi Puiu

16- “Toni Erdmann”, Maren Ade

17- “The Unknown Woman”, Jean-Pierre Dardenne & Luc Dardenne

12 Şubat 2016 Cuma

'Ömür boyu başarı ödülünden çok korkuyorum!'

ABD'nin Kaliforniya eyaletinde düzenlenen Palm Springs Film Festivali Ödülleri sahiplerini buldu.
The Palm Springs Uluslararası Film Festivali'nin galası, 2 Ocak Cumartesi akşamı Palm Springs Convention Center'da gerçekleşti. Aralarında Johnny Depp ve eşi Amber Heard, Cate Blanchett, Matt Damon, Kate Winslet gibi pek çok ünlü oyuncunun bulunduğu tören oldukça eğlenceli geçti.
'SENARYOYU İLK OKUDUĞUMDA PANİKLEDİM'
Cate Blanchett
'Carol' filmiyle eleştirmenlerden oldukça iyi puanlar alan Oscarlı oyuncu Cate Blanchett, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü ile geceden zaferle ayrılan isimlerden oldu. Evli ve lezbiyen bir kadının hayatını anlatan 'Carol'ın yönetmen koltuğunda Todd Haynes oturuyor. Ödülünü alan Blanchett, teşekkür konuşmasında 'Filmin senaryosunu ilk okuduğumda hayli panikledim. Todd Haynes ve ekibi çıtayı çok yükseltmişti. Çok gerildim ve altından nasıl kalkacağımı bilemedim' diye itiraf etti. 
'KISA BİR KONUŞMA YAPACAĞIM, 45 DAKİKA!'
Amber Heard ve Johnny Depp
Johnny Depp ve eşi Amber Heard, gecenin en ilgi çekici çifti oldu. Depp teşekkür konuşmasının yazılı olduğu metni cebinden çıkarırken 'Korkmayın, konuşmam yalnızca 45 dakika sürecek' diyerek herkesi güldürdü. 
Matt Damon
'RYAN'DAN NEFRET EDİYORUZ'
The Big Short filmindeki performansıyla ödüle layık görülen Steve Carrell ise geceye katılmayan aktör Ryan Gosling ile dalga geçti: 'Hepimiz ondan nefret ediyoruz ve burada olmadığı için çok mutluyuz!'  The Big Short'un kadrosundaki isimler arasında Brad Pitt, Christian Bale, Steve Carrell, Ryan Gosling bulunuyor. 
Breaking Bad'in Heisenberg'i Bryan Cranston (solda) ve 'Jobs' filminin yıldızı Michael Fassbender
'BU ÖDÜL YAŞLANMAK DEMEK' 
Televizyon tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı dizilerinden sayılan 'Breaking Bad'in Heisenberg'i aktör Bryan Cranston ise Spotlight Ödülü'ne layık görüldü. Cranston, 'En korktuğum ödül Ömürboyu Başarı Ödülü... Bu bana yaşlandığımı gösteriyor. Bu ödül bana verilir diye çok korktum' diyerek herkesi eğlendirdi. 
Rooney Mara
Törenden ödülle ayrılan diğer isimler arasında ise Brie Larson, Rooney Mara, Tom McCarthy, Alicia Vikander var. 
 
Kate Winslet
Christian Bale ve Sibi Bale
Helen Mirren