26 Eylül 2015 Cumartesi

Kadın kıskançlığı, mücadele...

Mutlu Amerikan ailesi bir balon mu?

HAFTANIN YENİLERİ
Rusya ve ABD arasındaki soğuk savaş döneminde iki ülke de uzaya açılmak için çabalarken ABD, âdeti olduğu üzere astronotları birer kahramana, uzaya gidişi de milli birlik ve beraberliği sağlayacak bir amaca dönüştürmeye çabalıyor. Bu çaba kapsamında yedi astronot NASA tarafından hazırlanırken eşleri de bu süreçte LIFE dergisi muhabirine verdikleri röportajlarla halka mutlu Amerikan ailesi modelleri sunuyor ve kocalarının PR’ını yapıyorlar. Kıskançlık, mücadele, hiyeraşi gibi yabancısı olmadığımız konuları hem kadınlar hem erkekler açısından ele alan dizide zaman zaman döneme ait gerçek görüntüler de kullanılıyor. Sıradan birer subay eşi olarak yaşamlarını sürdürürken birden Başkan Kennedy ve karısı Jackie’yle çay içmeye davet edilen, LIFE dergisine kapak olan bu kadınların da herkes gibi sırları, zaafları, kusurları var.
 
Esas olarak izlediğimiz de bu insani durumlar, çünkü hangi astronotun önce uzaya gittiği, Ay’a yolculuğun nasıl başladığı Google’da var zaten. Ayrıca dışarıdan mükemmel görünen ‘mutlu Amerikan ailesi’nin de aslında bir balon olduğunu görüyoruz. The Astronaut Wifes Club’ın, 60’lı yıllarda geçen bir dönem dizisi olduğu için ‘Mad Men’le kıyaslanması kaçınılmaz. Ancak dizinin bazı giysilerden başka Mad Men’le alakası yok. Karakterler itici değil, temposu hızlı, kolay izleniyor. Bizde sonbahar sezonunda gösteriliyor ama kendisi ABD’nin yaz dizilerinden. 10 bölümlük mini dizi kategorisinde.

The Astronaut Wives Club, (Dizimax Drama, pazartesi, 22.00)

BLINDSPOT

New York’ta Times Square’in en kalabalık saatleri. Caddenin ortasında koca bir çanta duruyor. Durumu fark eden polis memuru çaresizce gelene geçene “Sizin mi? Gördünüz mü, kim bıraktı?” diye soruyor. Kimse bir şeyin farkında değil. Korka korka çantaya yaklaşan polis, sapından sarkan kırmızı etikete bakıyor, “FBI’I ARA” yazıyor etikette. İkinci sahnede, Times Square bomboş, uzaya gider gibi giyinmiş tam teçhizatlı bir görevli korkarak çantaya yaklaşıyor. O sırada çanta kıpraşmaya başlıyor, fermuarı içeriden açılıyor ve içinden bütün vücudu dövmelerle kaplı, çıplak bir güzel kadın çıkıyor. Sonrasında sorgular, tetkikler, her tür testler. Kadının hafızası tamamen silinmiş, kim olduğunu, yemeklerden neyi sevdiğini bile hatırlamıyor. Ama mesela müthiş bir dövüş sanatı ustası. FBI’da sadece çözülmesi gereken bir sır olarak kalmayacak, sağlam elemanlardan biri de olacak gibi. Tek tek her bir dövmenin sırrını öğrenecek, adım adım kadının kimliğini keşfedeceğiz. İlk bölümü reyting açısından çok iyi bir başlangıç yaptı, eleştirmenlerce yeni sezonun en iyilerinden biri olarak değerlendirildi. Kimliği meçhul kadın ‘Jane Doe’yu canlandıran Jaimie Alexander vaktiyle güreşle ve dövüş  sanatlarıyla uğraşmış olduğu için, epey hızlı tempolu dizinin aksiyon
sahnelerinde çok başarılı.

(Dizimax Vice, çarşamba, 21.00)
HAFTANIN VEDASI
 
CSIKomiser Colombo’dan bu yana yıllarca oturduğumuz yerden bir sürü cinayet çözdük. Ancak eli artırıp hepimizin birer ‘olay yeri uzmanı’ haline gelmesinin müsebbibi olan ‘CSI’, 15 yıldan sonra iki saatlik özel bir televizyon filmiyle veda ediyor. ABD yayınından bir gün sonra izleyebileceğimiz ve 16. sezon olarak geçen iki saatlik bu bölümde orijinal ekipten Marg Helgenberger ve William Peterson gibi isimler de olacak. Finalin konusu sır gibi saklanıyor ama dizinin yapısı gereği, ucu açık bir final olmayacağı, kafalarda tek bir soru bile kalmayacağı şimdiden belli.
(Foxcrime, çarşamba, 20.45)
Elçin Yahşi / hürriyet.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder