23 Eylül 2015 Çarşamba

Umudunuzu kaybettiğinizde seyretmeniz gereken 10 film

Bazen hayat üzerinize gelir, sıkıntılar hiç bitmez ve kaybolacakmışsınız gibi hissedersiniz. Ya da kaybolup gitmek... Böyle durumlarda belki de yalnızca doğru filmi seyretmeniz gerekli. O zaman, zaten içinizde olan cevaba daha yakın hissedebilirsiniz.

500 DAYS OF SUMMER (AŞKIN 500 GÜNÜ)
Bu filmin insan üzerinde tuhaf bir etkisi var sahiden. 'New Girl' dizisinin fırlama, komik ve güzeller güzeli yıldızı Zooey Deschanel, Summer rolünde oldukça iyi. İzlemeyenler için hikâyeyi özetleyelim. Tom (Joseph Gordon-Levitt) bir 'iyi dilekler kartları' şirketinde metin yazarı olarak çalışmaktadır. Summer'a görür görmez aşık olur. Peki Summer da ona aşık mıdır? Aşkın ömrünün kaç gün, kaç hafta, kaç yıl olduğuna ilişkin ilginç ve kesinlikle umut verici, tatlı bir film. Kendinizi kötü hissettiğinizde izlemeniz şart.
EAT, PRAY, LOVE (YE, DUA ET, SEV)
Kimse hayatın konforlu alanlarından çıkmak istemez. Evlilik de güvenli bir evin, eşin ve büyük bir ailenin bir çeşit 'yongası' olabilir. Ancak bir gün gelir ve her şey biter. Eşinden acılı şekilde boşanan Liz, 'kendini bulmak' için bir yolculuğa gidiyor. Başlarda Sezen Aksu'nun da dediği gibi, 'yedi cihan dolandım/ bana mısın demiyor' durumu yaşanıyor. Ancak sonrasında işler değişiyor. İtalya, Hindistan ve Bali'ye olan bir yolculuk, üç ülke ve üç dinamik: ye, dua et, sev. Julia Roberts ve Javier Bardem başrolde.
THE BUCKET LIST (ŞİMDİ YA DA ASLA)
 
2007 yılında vizyona giren bu film, 'Artık bunları yapmak için çok yaşlıyım' klişesine balta gibi iniyor. Morgan Freeman ve Jack Nicholson'un başrollerinde olduğu filmde, ölmek üzere olan iki yaşlı adamın bugüne kadar hayatta yapmayı istedikleri ama bir türlü yapamadıkları her şeyi nasıl yaptıklarına tanık oluyoruz. Ve elbette şunu hatırlıyoruz: 'Dünyada ölümden başkası yalan!' Yapmak istedikleriniz için çok da beklemeyin.
10 THINGS I HATE ABOUT YOU (SENDEN NEFRET ETMEMİN 10 SEBEBİ)
 
Başrollerinde Julia Stiles (Kat), Heath Ledger (Patrick), Joseph Gordon-Levitt (Cameron) ve Larisa Oleynik (Bianca)'in olduğu bu romantik komedi, okula yeni gelen bir genci konu alıyor. Okulun güzel kızı Bianca'ya aşık olan gencimiz Cameron, Bianca'nın peşine düşer. Ancak, Bianca'nın babası gencimize 'önce küçük kız kardeş Kat'le çıkacaksın' der. Kat kız kardeşine göre problemli ve farklı kafada bir kızdır. Üstelik Bianca'nın peşinde de Patrick vardır. Ve olaylar gelişir...
THE BLIND SIDE (KÖR NOKTA)
 
Yalnız fragmanını izlerken bile hüzünlenip gülümseyeceğiniz bu film, sporcu Michael Oher'in hikâyesini konu alıyor. 2009 yapımı olan ve IMDB puanı 7.7 olan film, Amerikan futbolu oynayan Michael'ın ailesi ve ona yardımcı olan Leigh Anne Tuohy'nin gerçek yaşam öyküsünden beyazperdeye uyarlanmıştı. Vizyona girdiği dönem büyük ses getiren filmde Michael Oher rolünde Quinton Aaron'un olduğu filmde Leigh Anne rolünde de Sandra Bullock var.
IT'S A WONDERFUL LIFE (ŞAHANE HAYAT)
 
1946 yapımı olan bu film, hayattan oldukça sıkılmış olan iş adamı George Bailey'nin hikâyesini konu alıyor. Frank Capra'nın yönetmen koltuğunda oturduğu filmin konusu, eğer George hiç yaşamasaydı neler olabileceği üzerine bambaşka bir pencere açıyor. İnsana, yaşamında olan her sıkıntıyı, gerçekten sevdiği birinin gelip çözmesi ve aslında sıkıntının kökünden çözülmesi gibi bir umut aşılıyor. Filmin IMDB puanının 8.6 olduğunu belirtelim.
THE SHAWSHANK REDEMPTION (ESARETİN BEDELİ)
 
1994 yapımı olan bu muhteşem film, pek çok sahnesi ve repliğiyle hafızalarımızda olduğu kadar kalbimizde de ayrı bir yer işgal ediyor. Andy Dufresne (Tim Robbins) ve Ellis Boyd 'Red' Redding (Morgan Freeman) adındaki iki kafadarın hapisten kaçma çabaları ve dillere destan bir dostluk öyküsü... Kesinlikle izlenmeli.
THE PIANIST (PİYANİST)
 
İkinci Dünya Savaşı'nın korkunç günlerinde yaşam mücadelesi veren Polonyalı Yahudi bir piyanistin hikâyesini konu alan film, insanı bir hayli yüreklendiriyor. Roman Polanski'nin yönetmenliğini yaptığı filmde Wladyslaw Szpilman karakterini canlandıran Adrien Brody'nin muhteşem performansını da hatırlamak için tekrar tekrar izlenmeli.
THE KING'S SPEECH (ZORAKİ KRAL)
 
Colin Firth'ün başrolünde olduğu film, kekeme olan Kral VI George'un bir terapistle birlikte çalışarak halkına hitap edebilmek için uğraşmasını konu alıyor. Firth'ün unutulmaz performansına, Kraliçe Elizabeth rolünde Helena Bonham Carter eşlik ediyor.
JULIE & JULIA
 
Julia Child'ın (Meryl Streep) hayatta en sevdiği şey yemek yapmaktır. En sonunda efsane bir yemek kitabı yazar. Onun hayatla olan mücadelesini yemek yaparak kazanmaya çalışması, blogger olan Julie Powell'e (Amy Adams) ilham verir. Ve Julie de, zamanında Julia'nın pişirdiği 524 adet yemek tarifini 365 gün boyunca pişirmeye ve deneyimlerini bloguna yazmaya karar verir. Filmin sloganı da nefis: 'Tutku. Hırs. Tereyağı.'
Sebla Çoban / hürriyet.com.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder