“Hatırla Sevgili”nin Mahir Çayan’ı Kanbolat Görkem Arslan, Kanal D’nin yeni dizisi “Poyraz Karayel”deki performansıyla da ses getirdi. 34 yaşındaki oyuncu, Sefer karakteriyle hayranlarının sayısını da hayranlığın dozunu da artırdı. Bir yandan tiyatro çalışmalarına devam eden oyuncu, zor rollerin izini sürüyor: “Çekimlerde zorlanmak isterim. Çünkü yeterlilik hissi insanı tembelleştiriyor.”
* “Poyraz Karayel”de Sefer rolünü canlandırıyorsunuz. Bu dizide olmayı neden istediniz?
- Bunun birçok nedeni var. Başta, senaryonun çok iyi yazılmış ve özgün olması... Bize keyif aldığımız bir dünya yarattığı için Ethem Özışık’a bir kez daha teşekkür etmek isterim. Ayrıca ilk görüşmede yapımcımızın ve yönetmenimizin samimi tavrı, bende “bu işte olmalıyım” hissi yarattı. Sefer karakteri de daha önce canlandırmadığım türden bir karakterdi.
* Dizi büyük beğeni topladı. Size gelen ilk tepkiler nasıl?
- Çok olumlu tepkiler alıyoruz. Genel olarak insanlar, bütün karakterleri ve hikayeyi keyifle izlediklerinden bahsediyor. Sanırım bunda ekibimizle ilk günden itibaren oluşturduğunuz sinerjinin etkisi büyük.
* “Hatırla Sevgili”de canlandırdığınız Mahir Çayan milliyetçiydi. Sefer de aşırı milliyetçi... Siz milliyetçilik hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Mahir, sosyalist ve halkçı bir insandı. Ona milliyetçiden ziyade yurtsever demek daha uygun olur. Onlar, bu coğrafyada yaşayan tüm halkların kardeşçe, eşit bir gelir ve adalet dağılımı içinde yaşamalarını ülkü edindiler ve bu uğurda hayatlarını ortaya koydular. Gencecik yaşlarında, bu ülkenin sözde vatanseverleri tarafından hain ve bölücü ilan edilip katledildiler. Mahir ile bu dizide oynadığım Sefer karakteri hiç benzemiyor tabii. Sefer’in bu tür konularla pek ilgisi yok; hem ilgisi yok hem de bu tür konularda düşünce üretecek bir yapısı da yok. Sefer, hayatının merkezine babasını koymuş biri. Babasının ilkeleri doğrultusunda onun işlerine yardımcı olan, görev duygusuyla işinin gerektirdiği ciddiyete sahip ve bir o kadar da gönlü zengin biri. İnsan seven, hayata muzip bakabilen bir kişilik.
YETERLİLİK HİSSİ İNSANI TEMBELLEŞTİRİYOR
* Sefer, duygularını uçlarda yaşayan çok cesur bir karakter... Sizin karakterle uyuştuğunuz yanlar var mı?
- Her insan gibi, zaafları ve korkuları olan biriyim. Kişinin tek bir duygu ya da tavır üzerinden kendini tanımlaması, bana gerçekçi gelmiyor. Bunu zaten diziler yapıyor, kahramanlar yaratıyor. Ama insan bünyesi öyle değil. Dipsiz bir kuyu. Yeri geliyor, bir anımız bir anımızı tutmuyor. Yine de Sefer’in muzipliğine yakın buluyorum kendimi.
* Sizi çekimler sırasında en çok hangi sahneler zorlar?
- Aslına bakılırsa her sahnenin kendine göre bir zorluğu oluyor. Sonuçta sahne ne kadar yalın olursa olsun yine de bir performans göstermek zorunda olmanız başlı başına bir zorluk. Ama kastettiğiniz anlamda bu dizi özelinde zorlandığım bir sahne olmadı. Sadece muzip davranmak zorunda olduğumuz sahnelerde kendimizi toplamakta hakikaten güçlük çekiyoruz bazen. Aslına bakarsanız zorlanmak isterdim. Çünkü zorluk derecesiyle performansın doğru orantılı olduğunu düşünenlerdenim. Yeterlilik hissinin insanı tembelleştirdiği aşikar. Zorluklar, insanın hayatta kalma kabiliyetini geliştiriyor.
* Biraz da setten bahsedelim. Çekimler nasıl gidiyor?
- Keyifli bir çalışma ortamı var. Ekip arkadaşlarım çok özverili. Gerginliğin uzak olduğu bir ortam.
DOĞAYLA İÇ İÇE SAKİN BİR HAYATIM VAR
* Siz tiyatro da yapıyorsunuz. Devam eden bir oyununuz var mı?
- Biriken topluluğuyla Çehov ve Suvorin’in metinlerinden kolajlanmış “Tatyana” isimli oyunumuzu iki sezondur her salı günü Talimhane Tiyatrosu’nda oynuyoruz. İzlemek isteyen herkesi bekleriz.
* Tiyatro, sinema ve dizi arasında tercihiniz hangisi olur?
- İşimi yaptığım tüm mecraların bendeki yeri ayrı. Sinemanın da tiyatronun da farklı zorlukları, kolaylıkları ve keyifleri var. Sonuçta çalışma şartları ve ifade biçimleri ne kadar farklı olsa da hepsi oyunculuk.
* Set dışında neler yaparsınız, gün nasıl geçer?
- Set dışında sakin bir hayatım var. Mümkün olduğunca doğayla iç içe bir hayat geçirmeyi tercih ediyorum. Köpeğim Kerata’yla gezmeyi çok seviyorum. Tabii ki tiyatro ve sinema izlemek de çok dinlendirici oluyor benim için. Setlerin ne kadar zor olduğu malum... Dolayısıyla arta kalan zamanları en iyi şekilde değerlendirmek ve bir sonraki sete dinlenmiş olarak gitmek zorunluluğunu gözardı etmemek gerekiyor.
MUSA UZUNLAR ABİLERİN MESSİ’Sİ
* Musa Uzunlar’la daha önce çalışmış mıydınız?
- Maalesef Musa abiyle daha önce çalışma fırsatım olmadı ve bunu kayıp sayıyorum. Beraber geçirdiğimiz beş aylık süreçte varlığıyla hayatıma kattığı güzellikler başka bir röportaj konusu olur (gülüyor). İyi ki bu işi kabul etmişim, iyi ki birbirimizin hayatına dahil olmuşuz. Abilerin Messi’sine selam olsun.
* Kesinlikle oynamalıyım ve oynamam dediğiniz roller nelerdir?
- Mesleğim oyunculuk değil de manavlık olsaydı “Portakal satarım ama elma satmak bana ters” demem nasıl saçma olacaksa, “Şu rolü yaparım ama bu rol bana ters” demek de aynı derecede saçma olacaktır. Zira benim mesleğim oyunculuk. Her rolü oynarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder