26 Kasım 2016 Cumartesi

Gizemli kadın Eftalya

“Poyraz Karayel”in hastalıklı âşığı Begüm’dü. Diziden ayrılıp dinlenmeye karar verdiği dönemde yine bir Kanal D projesinin cazibesine kapılıp setlere döndü. Şebnem Hassanisoughi, “Vatanım Sensin”de yine âşık, yine tutkulu bir kadın olarak karşımızda... Başarılı oyuncu, canlandırdığı karakter için “Eftalya çok gizemli bir kadın. Damla damla açılıyor. Çok uzakta biri gibi dururken esasında her şeyin göbeğinde” diyor.



* “Vatanım Sensin” sizin için nasıl bir proje?

- “Vatanım Sensin”, çok iyi bir yaratıcı ekibin büyük özenle, istekle anlattığı bir hikaye. Eski bir döneme gitmek, onu anlatmanın sorumluluğunu almak, o evreni hep birlikte kurmak ve orada oyun oynamak çok heyecan verici. Burası senin evin dediklerinde; bir çocuk gibi dev bir oyuncak bebek evindeymiş gibi sevindim. Şapkalar, eldivenler, peruklar, şarkılar, dil... İnsanın oynayası geliyor.

* Projeyi kabul etme süreciniz nasıl gelişti?

- Rol teklif edildiğinde yurtdışında tatildeydim. “Poyraz Karayel”den yeni ayrılmıştım. Bir süre durmayı umuyordum. Fakat ana hikayeyi okuyunca, ilk bölümlerin senaryosunu merak etmiştim bile. Eftalya gibi 1919’da savaşın ortasında yapayalnız var olabilen, âşık olan, şarkı söyleyen Rum bir kadın! Neticede İstanbul’a geldiğim gibi yapımcı ve yönetmenlerimizle buluştuk, senaryoları alıp eve döndüm.

* Eftalya, bölümler ilerledikçe hikayede daha kilit bir karaktere dönüşüyor. Siz Eftalya’nın rolünü nasıl yorumluyorsunuz?

- Eftalya hâlâ çok gizemli bir kadın. Damla damla açılıyor. Çok uzakta biri gibi dururken esasında her şeyin göbeğinde. Saklamayı, idare etmeyi çok iyi biliyor, ama yaşarken de hiçbir şeyini sakınmıyor.



RUMCA ŞARKILAR SÖYLÜYORUM ARTIK

* Onu oynamak şu ana kadar size neler kattı?

- Dönemle ilgili romanlar okudum. Tanıklıklar, belgeseller izledim. O zamanın tutkulu neşesine de, dayanılmaz acısına da ortak hissediyorum kendimi. Her şeye rağmen şarkı söylemenin, yaşamanın, gülmenin mümkün olduğunu görüyorum oynadıkça. Artık Rumca şarkılar söylüyorum. Sabahları eski zamanlardan şarkılar dinliyorum.

* Eftalya, nasıl bir âşık?

- Eftalya hayata tutunur gibi âşık... Yalnızlığının ortasında onu saran, ona sıcaklık veren, her gün gizlice de olsa gelip onunla ilgilenen kuvvetli, güvenilir biri Tevfik... Tevfik’ten onu ne dini ne milliyeti ayrı tutabilmiş. Bence aşkı uğruna çok şeyi feda edebilir.


* Tevfik’e duyduğu aşk Eftalya’yı kötü bir karakter olmaya sürükler mi sizce?

- Sanmıyorum. Gerçi aşkı için yaptıklarına kötülük demeyeceğinden, neden olmasın? Hep birlikte göreceğiz.

* Siz onun yerinde olsaydınız ne yapardınız?

- Çok tuzu kuru bir zamandan yanıt veriyorum tabii ama ben aşkımı bağrıma basıp yürümeye devam etmeyi denerdim. Ama zamanın koşulları bambaşka olduğundan Eftalya’nın Tevfik’e inanma arzusunu çok iyi anlıyorum. Hem kadın hem şarkıcı hem de azınlıksan, yoldaşsız, desteksiz bir hayat çok zor olurdu herhalde...



İYİYSEM DE KÖTÜYSEM DE MÜZİĞE İHTİYAÇ DUYUYORUM

* Müzik, Eftalya ve sizin için ne ifade ediyor?

- Eftalya kendini müzikle ifade diyor, hayatını müzikle kazanıyor. Ben de iyiysem, kötüysem, sıkılıyorsam, eğleniyorsam müziğe ihtiyaç duyuyorum. Bir anlık sesin bile insanı kuvvetle etkileyebilmesine şükran duyuyorum.


* Eftalya rolüne özel bir hazırlık süreciniz oldu mu?

- Dönemi daha iyi duymak için okudum, dinledim, izledim. Şarkılara çalıştım. Rumcayı doğru telaffuz etmek için danışmanımızla hâlâ sürekli irtibat halindeyiz.

* Daha önce de dönem işlerinde yer almıştınız, dönem işlerinde yer almak neler hissettiriyor size? Farklı bir keyfi olsa gerek?

- Her hikayenin bir evreni var. Bu evreni oyuncu hayal gücüyle var eder, ona ikna olur. Fakat dönem projeleri oyuncuyu fiziksel olarak doğrudan o evrenin içine alıyor. Bir yanıyla her şey çok daha kolaylaşıyor. Geçmiş zamanın gerçekliğini bugün izlenebilir halde yorumlamaksa işin daha güç ama keyifli kısmı.

GÜZELİN YOLU

* Soy adınızın “güzelin yolu” anlamına geldiğini söylemişsiniz bir röportajınızda. Bu konuda değişik yorumlar duyuyor musunuz?

- Bu açıklama hoş bir iltifat vesilesi oldu tabii.


* Soy adınız tesadüfen sizi bulmuş olamaz değil mi, pek çoğumuz için öyle. Siz tesadüflere mi inanırsınız? Yoksa her şeyin bir sebebi mi var?

- Tesadüf dediğimiz şeylerin, tahmin edemediğimiz ya da henüz algılayamadığımız kaynakları olduğunu düşünüyorum.

Bu kaynak bir neden olabilir de olmayabilir de.

Ama herhangi bir nedenle bir şeyle buluştuysan onunla bulaşıyorsun da. Seni ayırmak artık imkansız oluyor. Artık biraz da o yediğin elmasın yani. (Hürriyet)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder