20 Aralık 2014 Cumartesi

Natalie Portman'ın gönlümüzdeki tahtını kuran 11 leziz seyirlik film

Oyunculuk kabiliyetleri yer yer eleştirilse de biz dönüp kendi iz bırakan filmlerimize baktığımızda Portman'ın tartışmasız bir şekilde gönlümüzde yer eden filmlerin büyük çoğunluğunda yer aldığını fark ediyoruz. Bu Portman'ın kendi tercihi midir, yoksa kariyeri öyle mi gelişmiştir bilmiyoruz. Ama İsrail doğumlu Amerikalı aktrisin en kilit özelliklerinden biri şüphesiz kendine iyi filmler seçebiliyor olması.


Madem Portman'ın böylesine güzel bir film yelpazesi var, biz de dedik ki, belki bu akşam seyredecek film arıyorsunuzdur. Eğer öyleyse, şu 11 filmden birini gönül rahatlığıyla bu akşamın eseri yapabilirsiniz.

Black Swan


Eğer bir oyuncu olsaydım, muhtemelen işimin en hevesle sarıldığım kısmı dünyaca ünlü yönetmenlerle çalışabilme fırsatı olurdu. Natalie Portman da bu konuda çok şanslı bir kadın. Daha Luc Besson’u kariyerinin çok başında listeden silmiş; Kenneth Branagh, Mike Nichols, Tom Tykwer gibi adamlarla da sonradan ortak projelere imza atmış Portman’a Oscar kazandırmak ise çılgın büyücü Darren Aronofsky’ye kaldı. Portman’ın Black Swan’daki performansı gerçekten de incelikli ve büyüleyiciydi. Özellikle de Mila Kunis ile karşı karşıya konulunca…

Closer


West End ve Royal National sahnelemelerinde Liza Walker tarafından, Broadway’de de Pushing Daisies’den tanıdığımız güzeller güzeli Anna Friel tarafından canlandırılan Alice rolü, aslında Portman için bir dönüşüm noktası oldu. Zira her ne kadar Portman’ın kariyerinde daha önceden pek çok ciddi film olsa da aktris bunların çok azında Alice kadar yetişkin bir karakteri canlandırıyordu. Clive Owen, Jude Law ve Julia Roberts gibi işin piri üç oyuncu arasında da sırıtmamayı başarmıştı Portman üstelik. Çok kıymetli bir filmdir Closer. Ama şimdiden uyaralım, bir şeyler üzerine düşündürten filmleri sevmiyorsanız, size göre olmayabilir.

Cold Mountain


2008’de kaybettiğimiz Anthony Minghella’nın üç başyapıtından biri olarak kabul edilen Cold Mountain (diğer ikisi: The Talented Mr. Ripley ve The English Patient) listemizdeki diğer filmlerden çoğunun aksine Portman üzerine şekillenen bir film değildi. Fakat yine de Portman’ın rüştünü ispat etme senelerine denk gelmiş, bu görevini de başarıyla ifa etmişti. Dürüst olmak gerekirse bir Natalie Portman listesinde yer çok fazla olmayan bir iş Cold Mountain, zira filmi Portman için izlemek mümkün değil. Ama yine de aktrisin bu sağlam filmde hoş bir sürpriz olduğu da kesin.

Garden State


Pek çoğumuzun Natalie Portman’a ilk aşık olduğu film buydu. O dönem Scrubs’dan tanıyıp sevdiğimiz (şimdi ise ne yaptığını bilemediğimiz) Zach Braff’e bu filmle bakıp “ulan bu adam büyük adam olacak” demiş, filmde geyiği çok dönen The Shins’e “ne güzel grupmuş be!” diye hönkürmüş, Natalie Portman’a da düpedüz aşık olmuştuk. Sonra ne oldu, ne Braff kaldı, ne Shins, ama Natalie Portman’a hâlâ biraz aşığız, yalan olmasın.

Léon


Öyle bir film olsun ki, merkezinde neredeyse sübyancı alt tonlara varan bir ikili ilişki dursun. Ana karakterlerinden biri çok konuşmasın, diğeri ise sigara içen, küfreden kaba bir küçük kız olsun. Öyle bir film düşünün ki, bütün bu değişkenlere rağmen denklemin sonucunda ortaya bir klasik çıkartsın. Öyle bir klasik olsun ki bu, uğruna şarkılar yazılsın, yıllar sonra film en unutulmazlar arasında anılsın ve başrol oyuncularının ikisinin de kariyerlerini bambaşka seviyelere çeksin…

Paris, Je T’aime


Bana mı öyle geliyor bilmiyorum, fakat 2000’lerin ortaları bir anda “medley” film dediğimiz şeylerin bit gibi her tarafa dağıldığı senelerdi sanki. Önüne gelen yapımcı yedi sekiz “art-house” yönetmen toplayıp, ortak bir tema oluşturduktan sonra elinde film rulolarıyla festivallere koşuyordu. Tam tespit edemiyorum, fakat bana öyle geliyor ki, bu trendi başlatan, o tip filmlerin ağa babası olan Paris, Je T’aime’di. O kompilasyonda Tom Tykwer ile çalışan Portman bir anda kendini filmin yüzü olarak bulmuştu. Hatta eminim, sorsanız filmi Portman filmi sananlar da vardır…

Star Wars Episode III: Revenge of the Sith


Müsaadenizle buraya bir Star Wars filmi koymak zorundaydım. Gerçekten, sanırım kontratsal bir mecburiyetim bile olabilir bunu yapmak için (Yazar her yazıda bir kere Star Wars’a gönderme yapmak mecburiyetindedir). Mevzu böyle olunca, bir Star Wars filmini seçmek zor olmadı. İlk iki filmin eğlenceli güdüklüğünü bir seviye yukarıya çıkartan Revenge of the Sith, şüphesiz yeni üçlemenin en iyi filmi. Gelin görün ki bu yine de Portman’ın performansının listedeki en kötüsü olduğunu da değiştirmiyor. Allah “Hold me Ani” ile başlayan diyalogun belasını versin.

The Darjeeling Limited


Çok samimiyetsiz bir itirafta bulunacağım, bu filmi benim radarıma takan şey, ergenliğimin en heybetli günlerinde kulağıma uçurulan bir haberdi. “Abi Natalie Portman Darciling diye bir film çekmiş”, “Evet?”, “Onun yan kısa filminde çıplakmış!” gibi talihsiz bir diyalog sonucunda açıp izledim Darjeeling Limited ile onun önsözü mahiyetinde olan Hotel Chevalier’i. O dönemde yaşadığım çok affedersiniz abazanlık, bir işime yaradı. Hayatımda ilk izlediğim Wes Anderson filmi oldu Darjeeling Limited, film bittiğinde kim çıplakmış kim giyinikmiş umurumda değildi. Natalie Portman’ın da özgürlük ilanıydı bu film bir nevi. Artık eski rollerinin getirdiği tüm kelepçeleri fırlatmış, kendi yolunu yürümekteydi. Seçimler de, sonuçlar da onundu…

The Other Boleyn Girl


Bu filmden bahsetmeyi o kadar uzun zamandır istiyorum ki sevgili geekyaparlar, inanamaz, anlayamazsınız. Tamam, Natalie Portman filmin başrolünde; film de The Tudors dönemi gelen “Kraliyetli Seksli” hikayelerin abardığı bir dönemde pastadan pay almak için çekilmiş, o kadar da iyi olmayan bir iş. Gelin görün ki benim filmden bahsetmek isteme sebebim başka. Geçenlerde filme tekrar denk geldim ve neyi gördüm biliyor musunuz? Filmin yan kadrosu içerisinde resmen İngiliz sinemasının beş yıl sonrasının temelleri atılmış! Benedict Cumberbatch, Eddie Redmayne, Juno Temple, Andrew Garfield… her biri de yan rollerde. Bu nedir arkadaş, kim yaptı bu filmin casting’ini? Yetenekten anlıyormuş vallahi!

Thor



Yalan yok, ilk Thor filmi Marvel sinematik evreninin 6.5’un altına düşmeyen, ama 8’in üzerine de çıkmayan kalitedeki istikrarlı filmler silsilesinde 6.5’a daha yakın duran işlerinden biriydi. Kenneth Branagh’ın sık sık sıradışı açılar kullanarak, parıltılı ve fantastik bir görsel dille çektiği film, Thor’un sinemaya aktarılabilecek en iyi hâliydi, ama yine de diğer Marvel filmlerine kıyasladığımızda biraz geri de kalıyordu. Neyse ki diğer Marvel filmlerinin aksine içinde Natalie Portman vardı. O yüzden de listeye aldık. Güzel de oynamıştı Portman ha!

V for Vendetta


Ah Natalie ah… Ne yalan söyleyeyim, Portman’ın tam olmamış İngiliz aksanı, bu filmin en kötü tarafıydı belki de. Yanlış anlamayın, performans olarak kötü laf ettiğim yok. Sadece aksan… Yani aksan yarım yamalak geliyordu kulağa, anlatabiliyor muyum? Ama mimikler, beden dili ve genel olarak ortaya konulan samimiyet üst seviyeydi. Kariyerinin zirvesinde olan bir Hugo Weaving’e karşı oynamak zaten zordur. Portman bir de bunu hiçbir surat ifadesine yaslanamadan, donuk bir maskeye karşı yapmak zorunda kalmıştı. O yüzden aksan maksan acımadan listeye koyduk. Ha bir de film güzel, o da ayrı! (radikal.com.tr)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder