Dizilerin ekranda kalabilmek için tıpkı açık denizlerde fırtınayla boğuşan bir gemi gibi mücadele ettiği bir dönemde hem de sezon ortasında ekrana gelmeye başladı Paramparça.
Daha ilk bölümüyle seyirciyi kelimenin tam anlamıyla avucunun içine aldı. Bu, aynı zamanda son dönemde talihsizlik yaşayan Nurgül Yeşilçay'ın tarihinin döndüğü dizi olarak da konuşuluyor. Güzel oyuncunun Sensiz Olmaz, Bebek İşi, Cinayet gibi dizileri reyting kurbanı olup yayından kaldırılmıştı.
Peki ya bu dizinin bu kadar tutmasının sebebi neydi? Elbette Yeşilçam döneminden beri "iş yapan" klişeler.
İşte Paramparça'nın ekrandaki başarısının sırları..
Her şeyden önce dizinin ana teması ilgi çekici: Soyadları çok benzediği için hastanede karışan bebekler. Hazal ve Cansu. İkisi de farklı sosyal statülere sahip ailelerde büyüyorlar. Kızlardan birinin ailesi zengin, diğeri ise kıt kanaat geçiniyor. Gerçek yıllar sonra ortaya çıkıyor ve her iki ailenin de hayatı sarsılıyor.
Siyah- beyaz dönemden bu yana Yeşilçam filmlerinin vazgeçilmez unsurlarından biri zengin çocuk ve fakir kız; ya da tam tersi zengin kız ve fakir oğlan.
Paramparça dizisinde de bu klişe yerli yerinde.... Erkan Petekkaya'nın oynadığı Cihan zengin ve nüfuzlu bir aile babası. Yalıda oturuyor, iki çocuğu var. Cihan karakterinin karısı Dilara'yı Ebru Özkan canlandırıyor. O da zengin bir kadın. Yoga egzersizlerini aksatmıyor. Bakımlı,sabah yataktan kalktığında bile saçları yapılı makyajı tamam. Boş vakitlerinde yardım vakıflarında çalışıyor.
Nurgül Yeşilçay'ın oynadığı Gülseren karakteri ise Almanya'ya gidip kendisini unutan hayırsız eşi tarafından bir kenara atılmış. O da kendinde güzel görünmeye çalışıyor. Yoksul, anlaşamadığı görümcesinin yanına sığınmış. Cihan karakteri tüm 'esas oğlanlar' gibi merhametli, düşünceli ve çok iyi bir baba. Gülseren de tüm 'esas kız' karakterleri gibi kusursuz bir anne. Hayattaki tek amacı kızını mutlu etmek. Tüm bu iyi karakterlere hayatı zindan edecek biri olmadan olmaz. İşte bu karakteri de yani Alper'i de Cemal Hünal canlandırıyor.
Alper, aslında aileden zengin ama servetini eritmiş. Hırslı ve küçük ortağı olduğu halde Cihan'ın kuyusunu kazmaya çalışıyor. Bir kötü karakter de 'esas kız'a lazım. Bu görevi de Nursel Köse'nin canlandırdığı Keriman yerine getiriyor. Keriman, Gülseren'in görümcesi. Kardeşinin Almanya'dan gönderdiği paraları Gülseren'dan gizliyor üstelik ona da "paraları kızın için harcadım" diyor. Gülseren'e hayatı zindan ediyor.
Her diziye gözünü zengin olma ve sınıf atlama hırsı bürümüş bir genç kız lazım. Paramparça'da bu karakteri Alina Boz canlandırıyor. Gülseren'in kendi kızı sandığı Hazal bir kenar mahallede maddi güçlüklerle yaşamasına karşın gözü yükseklerde. İşte bu hırslarını gerçek annesi Dilara ortaya çıkınca biraz da olsa gideriyor. Dilara'nın aldığı pahalı hediyeler başını döndürüyor. Kendisini büyüten Gülseren'e hemen sırtını dönüyor. Aslında Gülseren'in kızı olan ancak Dilara'nın kızı sanarak büyüttüğü Cansu ise yaşadığı zengin hayata rağmen çok daha mütevazı. Gerçek annesinin kim olduğunu öğrenince onunla yakınlık kurmaya çalışıyor. Cansu babasına babası da ona kelimenin tam anlamıyla aşık. Cansu bütün sıkıntılarını babasına sarılarak hafifletmeye çalışıyor.
Elbette ana karakterler arasındaki yanlış anlaşılmalar da olmazsa olmazlardan. Gülseren ile Cihan aslında zamanla birbirlerinden hoşlanmaya başlasalar da bunun farkında bile değiller. İkisi de kızlarını kaybetmek istemiyor ve bu yüzden sık sık tartışıyorlar.
Bir başka vazgeçilmeyen klişe ise dışarıdan bakıldığında kusursuz gibi görünen mutlu ailenin içindeki çatlaklar.
Dilara ile Cihan aslında iyi geçinemiyorlar, birbirlerini anlamıyorlar. Aslında Çihan boşanmak istiyor. Ancak Dilara "başkaları ne der" diyerek evliliğini sürdürmekte kararlı.
Gülseren zaman zaman umutsuzluğa kapılsa da kızını elinde tutmak için çabalıyor. Dilara da... Sadece ikisinin tarzları farklı. Bu noktada da bir başka klişe devreye giriyor. Dilara parayla her şeyi satın alabileceğini sanıyor. Hazal'ın gözü yükseklerde kişiliği sayesinde de şimdilik bunu başarmış gibi görünüyor. Kahramanlarından birinin ya da birkaçının İstanbul'un kenar mahallerinde oturduğu dizilerde ya da filmlerde vazgeçilmez sahnelerden biri de çamaşır asılı teraslardan çevreyi izlemek. Bazen gözyaşı dökmek bazen de öylece derin nefesler alarak düşünmek.
Bazı dizilerde rastlanan bir başka klişe daha: Ana karakterlerden birinin aniden çıkagelen bir yakını. Bu dizide Cihan Bey'in babası Rahmi Bey. Civan Canova'nın canlandırdığı bu karakter parayla her şeyi satın alabileceğini düşünen gelini Dilara ve kötü niyetli ortak Alper ile işbirliği yaparak oğluna zarar vermekten bile çekinmiyor.
İşte film ya da dizilerde çok rastlanan bir başka karakter: Duyarsız koca. Gülseren'in daha lisedeyken severek ve kaçarak evlendiği Özkan, Almanya'ya gittikten sonra ailesini tamamen unuttu. Tolga Tekin'in canlandırdığı bu karakter Almanya'da cezaevine girip zorda kalınca ablasını arayıp yardım istedi. Dizilerde zengin adam görüntüsüyle de bunu beli ediyor. Büyük bir şirket sahibi olan Cihan Bey, yakışıklı, uzun boylu ve güven veren bir görüntüsü var.
Vazgeçilmez bir klişe daha... Dizinin ana karakteri öylesine iyi ki ortağının kendisinin arkasından çevirdiği dolapları bile anlayamıyor. Dizilerde seyirciyi ekrana bağlayan unsurlardan biri de "yasak aşk." Görünüşe göre Paramparça'da bir süre sonra bu unsur da devreye girecek. Cihan karakterinin Gülseren'e yaklaşımı gelecek bölümlerde yaşanacak ve çok konuşulacak bir yasak aşkın ipuçlarını veriyor gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder